Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, Depremin nerede ve ne büyüklükte olduğundan öte bizim gelecek bir depreme ne kadar hazırlıklı olduğumuz önemli. Belki 1 saniye, belki 10 sene sonra büyük bir deprem olabilir. dedi.
Bakırköy’de bu hafta Mahalle Afet Gönüllüleri Derneği (MAGDER) ardından Bakırköy Kent Konseyi tarafından düzenlenen toplantılara katılan Prof.Dr. Özener, izleyicilere olası deprem ile ilgili değerlendirmelerini aktardı. DHA muhabirinin sorularını da yanıtlayan Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, Türkiye’nin tümüyle deprem riski ile karşı karşıya olan bir ülke olduğunu, bu nedenle ülkenin herhangi bir yerinde deprem olmasının sürpriz olarak görülmemesi gerektiğini vurguladı. Prof.Dr. Özener, “Depremin nerede ve ne büyüklükte olduğundan öte bizim gelecek bir depreme ne kadar hazırlıklı olduğumuz önemli. Belki 1 saniye, belki 10 sene sonra büyük bir deprem olabilir. Bingöl Karlıova’dan başlayarak 1500 kilometre Anadolu’nun kuzeyinden geçip Marmara’ya Batı’ya uzanan Kuzey Anadolu Fay hattının yanı sıra Doğu Anadolu Fay hattı ülkemizi etkisi altında bulunduran faylar” dedi.
Prof.Dr. Haluk Özener, Kuzey Anadolu Fayı’nda 1939 depreminden sonra batıya ‘Deprem göçü’ olduğunu anlatırken, 1999 yılındaki 17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinden bu yana 23 yıl geçtiğini hatırlatırken şöyle konuştu:
“Bu fayın Marmara Denizi içinde fayın kırılmayan segmenti; yaklaşık 130 kilometrelik bir kolu var. Onun dışında Doğu’da Bingöl Yedisu segmenti bulunuyor. Bunlar, kırılmamış faylar. Doğu Anadolu Fay hattında da kırılmamış parçalar var bunların 7 ve üzerinde deprem üretme potansiyelleri var ama deprem tekrarlama aralıkları enerji biriktirme özelliklerine bağlı farklı olabiliyor. Deprem bir şekilde olacak. Toplumda herkese; sivil insanından bilim insanına görev düşüyor. Ama en önemli rol karar vericilere düşüyor. Karar vericilerin kararlı biçimde uygulayacakları politikalarla deprem kayıplarının hem can hem mal kayıplarının önlenmesi mümkün olacaktır. Ne diyoruz; ‘Afetlere karşı dirençli kentler oluşturacağız. Deprem zararlarını azaltacağız.’ Bunda en önemli rol; alacakları karar ve uygulayacakları politikalarla karar vericilere düşüyor. Şu anda en önemlisi kentsel dönüşüm. Depreme karşı zayıf, güvensiz binaları, bir an önce süratle depreme dayanıklı hale getirmek gerekiyor.”
Prof.Dr. Özener, herkesin “1999’a göre kötü durumda mıyız?” diye sorduğunu ifade ederken, “1999 öncesine göre tabii ki iyi durumdayız. Ama ‘Her şey bitti, mükemmel, hazır’ demek de çok iyimserlik olabilir. Alınan kararların politikaların süratle uygulanması gerekiyor. Deprem ile afet konusunun siyaset üstü olması gerekir. En önemlisi; can. Can hiçbir zaman geri getiremeyeceğimiz bir olgu” diye ekledi.