Çukurova Üniversitesi ile T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı Ortaklığıyla Yapılan Akademik Çalışmalar Mavi Vatanın Derinliklerine Işık Tutuyor…
İLKGÜN HABER – Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Sinan Mavruk ile T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı, TAGEM Akdeniz Su Ürünleri Araştırma Üretme ve Eğitim Enstitüsü’nden Dr. F. Banu Yalım’ın yürütücülüğünü yaptığı ve TÜBİTAK-TAGEM 1003 ortak çağrısı kapsamında desteklenen “Finike Denizaltı Dağları Bölgesi’nin İhtiyoplankton Topluluklarının Araştırılması” isimli projenin saha çalışmaları başarıyla tamamlandı. Doğu Akdeniz’deki en önemli derin deniz ekosistemlerinden biri olan Finike Denizaltı Dağları’nın Ülkemizin deniz yetki alanı içerisinde yer aldığını belirten Prof. Dr. Mavruk, “Mavi Vatanda başarıyla gerçekleştirdiğimiz biyoçeşitlilik araştırması bölgenin korunması için son derece önemli bilgiler sağlayacak.” dedi.
Proje, Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi ile Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü Akdeniz Su Ürünleri Araştırma Üretme ve Eğitim Enstitüsü eş liderliğinde yürütülürken, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü ile Su Bilimleri Fakültesi, Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü ve Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü’nden araştırıcıların katıldığı geniş bir ekip tarafından gerçekleştiriliyor.
Bölgenin Korunması İçin Son Derece Önemli Bilgiler Toplandı
Finike’nin 20-120 km açıklarında bulunan Finike veya Anaksimander Denizaltı Dağları, Doğu Akdeniz’deki en önemli derin deniz ekosistemlerinden biri olup 2013 yılında Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilmişti. Bu proje kapsamında, Finike Denizaltı Dağları’nın canlı çeşitliliğinin belirlenmesi, bölgenin balıkların yaşam döngülerindeki öneminin anlaşılması ve bölgenin korunması için son derece önemli bilgiler toplandı.
Proje ile ilgili bilgi aktaran Prof. Dr. Sinan Mavruk, Finike Denizaltı Dağları Özel Çevre Koruma Bölgesi’nde hangi balık türlerinin yaşadığını ve hangilerinin bölgeyi yumurtlama ve yavru gelişim sahası olarak kullandığını belirlemeyi amaçladıklarını ifade ederek şunları kaydetti;
“Bu bilgileri topladıktan sonra, yoğun bulunan türlerin dağılımlarını partikül sürüklenme simülasyonları ve ekolojik niş modellemeleri ile inceleyeceğiz. Bu yöntemler, denizaltı dağlarının balıklar için üreme ve yavru gelişim sahası olarak potansiyelini anlamamıza yardımcı olacak. Ayrıca, yaptığımız modeller iklim değişikliklerinin bu bölgedeki canlıları nasıl etkileyebileceğine dair önemli ipuçları sunacak ve gelecekte yapılacak çalışmalar için sağlam bir altyapı oluşturacak. Bu sayede, denizaltı dağlarının ekosistemdeki rolünü daha iyi anlayacak ve koruma çabalarımızı daha etkili hale getirebileceğiz.”
60 Noktadan İhtiyoplankton Örneklemeleri Gerçekleştirildi
“Projemiz kapsamında Finike Denizaltı Dağları Bölgesi ile yakınlarında seçilen 60 noktadan 2000m derinliğe kadar ihtiyoplankton örneklemeleri gerçekleştirdik. Saha çalışmalarında Akdeniz Su ürünleri Araştırma Üretme ve Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü bünyesinde yer alan AKDENİZ ARAŞTIRMA 1 isimli araştırma gemisi kullanıldı. Bu örneklemeler esnasında Bongo Net adı verilen bir ihtiyoplankton örnekleyicinin yanı sıra, yumurta ve larvaların su kolonunda hangi derinliklerde yaşadığını belirlemek amacıyla EKapNet adını verdiğimiz ve tarafımızdan geliştirilen bir elektronik örnekleme sistemini de kullandık. Ayrıca, çevresel koşulların balık yumurta-larva dağılımındaki rolü hakkında bilgi sahibi olmak için sıcaklık, tuzluluk, oksijen gibi fiziksel ve kimyasal parametrelerin ölçümlerini yaparak, nutrient ve birincil üretim analizleri için su örnekleri topladık. Bu bilgiler denizaltı dağlarının pelajik ekosistemdeki rolünü anlamamıza yardımcı olacak. Projemizde, Finike Denizaltı Dağları bölgesinde yoğun olarak bulunan balık larvalarının dağılımlarını çevresel koşullara bağlı olarak modelleyeceğiz. Bu modelleri, çeşitli iklim değişikliği senaryoları ile çalıştırarak bölgeyi üreme ya da yavru gelişim sahası olarak kullanan türlerin iklim değişiminden nasıl etkileneceğini inceleyeceğiz. Örneğin, mevcut sera gazı salımlarının devam etmesi halinde, 50 ya da 100 yıl sonra bugün bölgede üreyen türlerden hangilerinin bölgeyi terk edeceği ya da hangi türlerin avantajlı duruma geçeceği konusunda bilgi sahibi olacağız. Bu araştırma, iklim değişikliğinin derin deniz ekosistemleri üzerindeki etkilerini anlamamıza da katkı sağlayacak.”
“Bölgenin Biyoçeşitliliğini Belirliyoruz.”
Pof. Dr. Mavruk projenin bir diğer amacının da bölgenin balık biyoçeşitliliğini belirlemek olduğunu ifade ederek, Denizaltı Dağları gibi derin deniz ekosistemlerinde yaşayan canlılar hakkında bilgi toplamanın son derece zor ve maliyetli olduğunu bildirdi. Prof. Dr. Mavruk şunları kaydetti;
“Bu bölgeler, engebeli bir yüzeye ve çeşitli özelliklerdeki habitatlara ev sahipliği yapıyor. Bu nedenle, basitçe bir ağ ya da tuzak indirip balık yakalamak mümkün olmuyor. Ayrıca bu tip örnekleme ekipmanlarının denizaltı dağlarındaki hassas habitatlara zarar verme olasılığı da bulunuyor. İhtiyoplankton araştırmalarının bu noktada ergin balıklara yönelik klasik örnekleme yöntemlerine nazaran çeşitli avantajları var. Ergin aşamada kovuklar, mağaralar, hidrotermal menfezler gibi farklı habitatlarda yaşayan derin su balıklarının ihtiyoplankton adını verdiğimiz yumurta ve larvaları deniz yüzeyinde serbest halde yaşıyor. Bu da kolayca örneklenmelerine olanak sağlıyor. Ancak, bu yumurta ve larvaları tür olarak tanımlamak oldukça zor. Bu sorunu aşmak için DNA barkodlama ve meta-barkodlama adı verilen genetik tanılama yöntemlerinden faydalanıyoruz.”
“Deniz Yetki Alanlarımızda Araştırma Faaliyetleri Yürütmek Büyük Önem Taşıyor.”
“Proje kapsamında bazı önemli pratik çıktılara da ulaşmayı hedefliyoruz. Bu bağlamda, Finike Denizaltı Dağları bölgesi, okyanus aşırı göçler yapan mavi yüzgeçli orkinosun göç yolu üzerinde yer alıyor ve en önemli yumurtlama alanlarından birine komşu durumda. Örneklemelerimizde albakor ve mavi yüzgeçli orkinos gibi açık deniz türlerinin de bu bölgeyi üreme alanı olarak kullandığını tespit etmiş bulunuyoruz. Bu bilgi, türlerin yönetimi için çok önemli, çünkü bu türlerin stok büyüklüklerini larval bolluk durumlarına göre belirliyoruz. Ayrıca, bölgenin çok sayıda kıyısal balık türü için üreme ve yavru gelişim sahası oluşturma potansiyeli de yüksek. Daha önce Türk Deniz Araştırmaları Vakfı ile birlikte yaptığımız çalışmada kıyısal türlere ait larvalarla da karşılaştık. Ancak bu türlerin Finike Denizaltı Dağları’na doğru bir üreme göçü yapıp yapmadıkları, hangi mekanizmalarla bu bölgelere taşındıkları ve bölgedeki çevresel koşulların bu kıyısal türleri nasıl etkilediğini henüz bilmiyoruz. Verileri analiz ettiğimizde derin deniz balıklarının yanı sıra Finike Denizaltı Dağları’nı üreme ve yavru gelişim sahası olarak kullanan açık deniz ve kıyı türlerinin yaşam döngüsünde nasıl bir role sahip olduğu konusunda daha fazla bilgi edinmiş olacağız.
Çalışmamamız ayrıca ulusal deniz jeopolitiğimiz açısından da son derece önemli kazanımlar sağladı. Mavi Vatan olarak tanımladığımız Doğu Akdeniz’de yer alan yetki alanımızın önemli bir bölümünde gerçekleştirdiğimiz biyoçeşitlilik araştırmaları ile bu bölgeyi daha iyi tanıma fırsatı bulacağız. Bölgenin korunması için gerekli bilimsel altyapıyı oluşturmak büyük önem arz ediyor.”