Gürer: “Tarımda gidişat iyi değil”

Gürer, AKP’nin tarım politikalarındaki öngörü eksikliğinin ve plansızlığın Türkiye’yi çıkmaza doğru sürüklediğini ve ithalata bağımlılığı artarken ihraç edilen ürünlerde de sorunlar oluşmaya başladı

Gürer: “Tarımda gidişat iyi değil”
Yayınlama: 12.08.2024
A+
A-

İLKGÜN HABER – CHP Niğde Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, AKP’nin tarım politikalarındaki öngörü eksikliğinin ve plansızlığın Türkiye’yi çıkmaza doğru sürüklediğini ve ithalata bağımlılığı artarken ihraç edilen ürünlerde de sorunlar oluşmaya başladığını söyledi.

Gürer, artan maliyetler nedeniyle üreticilerin zorlandığını, tüketicilerin ise yüksek fiyatlara ürün almak zorunda kaldığını ifade ederek farklı ürünlerde üretim artışı, bazı ürünlerde ise üretim düşmesinin sorunların katlanmasına neden olduğunu belirtti.

Tarım arazilerinin daralması ve çiftçi sayısındaki düşüşe ve kırsalda göç ile oluşan sorunlara dikkat çeken Ö.Fethi Gürer, mazot desteği gibi sözde  destekler yerine çiftçinin kullandığı mazottan alınan ÖTV ve KDV’nin kaldırılarak daha gerçekçi ve sorun çözmeye odaklı destekler verilmesi gerektiğini ifade etti.

Gürer, kamunun çiftçilerin yanında yer almasıyla sorunların çözülebileceğini belirtti ve yem, gübre gibi ürünlerde sübvanse edilmesinin zorunluluk arz ettiğini ifade etti.

KENDİ KENDİNE YETERLİLİKTEN İTHALATA BAĞIMLILIĞA

AKP iktidarları döneminde tarım politikaları, planlama ve öngörüden yoksun bir şekilde yürütüldüğünü belirten CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “2001 yılından bu yana Türkiye’de tarım sayımı yapılmamaktadır, başlatılan bir çalışmadan söz edilmektedir. 22 yıldır ise bu sayımlar sağlanmamıştır. Bu da tarımda sağlıklı verilerin oluşmasına engel olmaktadır.

Türkiye’de Cumhuriyeti ile tarımda yeni bir süreç başlatılmış ve yerli ürün üretimi desteklendiği gibi bilim ve bilgi ile tarım buluşturulmaya başlanmıştır. Bu süreç sonunda fabrika kuran tarımsal üretim işleyen fabrikalar kurulmuş. Köy ve çiftçi yanında kamu örgütlenmeleri sağlanmıştır. Kooperatifçilik geliştirilmiştir. Tarımsal üretim kendi kendine yeterken, 24 Ocak kararları ile başlayan AKP iktidarlarının acımasızca uyguladığı özelleştirmeler ile kamu tarım politikalarından adım adım uzaklaşılmıştır. Tarımda yüksek üretim maliyetleri gerekçe gösterilerek turizm ve sanayi sektörlerine yönelinmiş ve tarımın ithalata bağımlı hale getirilmesi IMF ve Dünya Bankası’nın aklı ile uygulamaya alınmıştır. Bu dönüşüm süreci, üreticiyi ve çiftçiyi tüccarın eline bırakmıştır. Girdi maliyetleri sürekli artarken, üreticilerin ürettikleri ürünler değer bulmamaya, tüketiciler ise yüksek fiyatlarla ürün almak zorunda bırakılmışlardır. İthalatçılar, rantçılar ve aracılar bu durumdan kazanç sağlarken, üreticiler giderek zorlaşan koşullarla mücadele etmek durumunda kalmaktadır. Esasında tarım, stratejik bir alan, milli güvenlik kadar önemli olmasına rağmen, Türkiye’de tarımı bu denli önemli gören bir siyasi iktidar mevcut değildir.” dedi.

ÜRETİCİ TÜCCARA MAHKUM

Kamunun ürün alım fiyatlarını düşük tutmasının üreticiyi baskı altında bıraktığını ve bu politikayla çiftçinin tüccara mahkum edildiğini belirten Ö.Fethi Gürer, “ TMO çiftçinin karagün dostu olmaktan çıkmış, tüccar gibi davranmaya başlamıştır. İthalatçı bir anlayışla yönetilir duruma ermiştir. Alım şartları ağır, ödeme süreci uzun sayılacak uygulamalar olağanlaşmıştır. Türkiye, yıllardır ortalama 20 milyon ton buğday üretmekte ve buna ek olarak ağırlıklı olarak Rusya ve Ukrayna’dan olmak üzere 10 milyon ton buğday ithal etmektedir. Cumhurbaşkanı, “Biz buğdayı alıyoruz, işledikten sonra makarna ve un yapıp yurt dışına satıyoruz, gelir sağlıyoruz” dese de, asıl sorgulanması gereken nokta bu 10 milyon ton buğdayın neden ithal edildiği ve neden kendi çiftçimize kendi topraklarımızda ürettirilmediğidir. Türkiye, buğdayı kendi topraklarında yetiştirip işleyerek yurt dışına satma potansiyeline sahipken, bu konuda herhangi bir adım atılmamaktadır.” diye konuştu.

TARIM ARAZİMİZ VE ÇİFTÇİ SAYIMIZ AZALIYOR

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “1980 yılında Türkiye’nin tarım arazisi 28 milyon hektar iken, günümüzde bu alan 23 milyon 100 bin hektara gerilemiştir. Ziraat odasına kayıtlı çiftçi sayısı 5 milyon iken, Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) verilerine göre bu sayı yaklaşık 2 milyon 100 bin kişiye düşmüştür. Köy okullarını kapatıp, kırsalda yaşamı zorlaştırıp ve imkanları kısıtladığınızda, kırsal alanların boşalmasına neden olursunuz ve çiftçilerin çocuklarının bile çiftçilik yapmak istemediği bir sürece yol açarsınız. Üretim planlamasındaki eksiklikler, çiftçilerin bir yıl önce fiyatı yüksek olan ürünlere yönelmesine neden olmaktadır. Ancak bu durum, bir sonraki yıl o ürünlerde üretim fazlasına ve dolayısıyla fiyatların düşmesine yol açmaktadır. Sonuç olarak, maliyetini karşılamayan bu ürünler tarlada kalmakta ve israfa da olmaktadır. İhraç edilen yemeklik ve salçalık domatesi dahi sorunlu kılan iktidarın tarımda yönetim beceriksizliğidir.” dedi.

MAZOTTAN ALINAN VERGİ, VERİLEN DESTEĞİN 3 KATI

CHP’li Gürer, “2024 yılında çiftçilere 16 milyar lira mazot desteği sağlanacağı açıklanmıştır. Ancak, çiftçilerin yıllık 3 milyar litre mazot kullanımı göz önüne alındığında, kullanılan mazotun KDV’si ve ÖTV’si toplamda 43 milyar liraya tekabül etmektedir. Bu durumda, verilen desteğin etkili olabilmesi için ÖTV ve KDV’nin kaldırılması gerekmektedir; zira alınan vergi, verilen desteğin yaklaşık üç katıdır. Geçen yıl mısır fiyatlarına beklentilerin çok altında %7’lik bir artış yapılmış ve bu yıl mısır üretiminde düşüş yaşanmıştır. Buğdaya bu yıl %12 oranında bir fiyat artışı yapılmışken, tarım girdi maliyetlerindeki artış %54 olarak gerçekleşmiştir. Maliyet artışlarının %54 olduğu bir ortamda buğday fiyatlarına sadece %12’lik bir artış yapılması, üreticilerin üretimden uzaklaşmasına neden olmaktadır. Sebze ve meyvede ise tarlada üreticide değer bulmayan ürünler fahiş fiyatlarla satılmaktadır.” diye konuştu.

KAMU, ÇİFTÇİNİN YANINDA OLURSA TARIMDA SORUNLAR ÇÖZÜLEBİLİR

CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Hangi ürün, hangi bölgede verimli ise ona göre ekim yaptırıp alım garantisi verilerek, üreticinin zarar etmeyeceği, tüketicinin ise uygun fiyatla ürüne ulaşabileceği bir sistem kurulabilir. Mevcut yanlış uygulamalara rağmen, üretimdeki sorunlar hâlen çözülebilir. Üretim planlaması ile üretim öncesi, üretim süreci, üretim satış ve pazarlaması doğru yönetildiğinde, kooperatifçiliğin geliştirilmesi sağlanarak sulama suyu ve toplulaştırmanın doğru yönetilmesiyle sorunları aşmak mümkündür. Süreç yönetimi gereği gibi planlanıp destekler zamanında ve ihtiyaca göre verilirse, tarla bitkilerinde 2 yıl, hayvancılıkta 4 yıl, bahçe bitkilerinde ise 5 yıl çözüm için yeterlidir. Koordinasyonun etkili bir şekilde sağlanması ve kamunun üreticinin yanında yer alması durumunda, tarımda yaşanan sorunların çözülebilmesi mümkündür. Kamusuz tarım ayağa kalkamaz. Bunu herkesin anlaması ve görmesi lazım.” dedi.