İLKGÜN HABER – Sağlık denince, akla genellikle fiziksel rahatsızlıklarımız geliyor. Oysa artık tüm araştırmalar bize küresel anlamda bir akıl sağlığı krizinin tam ortasında olduğumuzu gösteriyor. Sağlık Bakanlığı verileri, Türkiye’de her 3 kişiden birinin psikolojik desteğe ihtiyacı olduğunu söylüyor. Dünya Sağlık Örgütü ise, psikolojik desteğin temel bir insan hakkı olması konusunda küresel bir çağrı yapıyor.
Mayıs ayı, dünyanın her yerinde “Ruh Sağlığı Farkındalık Ayı” olarak ele alınıyor ve ruh sağlığının da en az bedensel sağlığımız kadar önemli olduğuna dikkat çekiliyor.
Peki, fiziksel rahatsızlıklarımızda soluğu doktor kapısında alırken konu ruhsal sağlığımız olduğunda neden bin dereden su getiriyoruz? HiDoctor Danışma Kurulu Üyesi Psikiyatrist ve Psikoterapist Doç. Dr. Rukiye Hayran, “Psikolojik danışmanlık almaya ihtiyaç duyan kişilerin aklına pek çok soru takılır. Anlattıklarım anlaşılacak mı, kime nasıl güveneceğim gibi…Bu sorgulamanın baştan yapılması çok doğaldır ve danışmanlık almaya karar vermek tam bir cesaret işidir” diyor.
Hemen karar vermek zorunda değilsiniz
Peki terapi almaya karar verdik diyelim, kime nasıl güveneceğiz? Zira terapiye gitmeye karar vermek kadar doğru terapisti seçmek de kritik bir eşik. Ülkemizde ruh sağlığına yönelik bir meslek kanunu da olmadığı için hiçbir uzmanlığı olmayan, “yaşam koçu”, “danışman”, “rehber” gibi isimler altında faaliyet gösteren binlerce insanla karşılaşabiliriz. HiDoctor Uzman Klinik Psikoloğu Gizem Konuş, “Eğer psikolojik desteğe ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız, yapmanız gereken ilk şey başvuracağınız kişinin üniversitelerin psikoloji ya da psikolojik rehberlik ve danışmanlık mezunu olup olmadığını kontrol etmek olsun. Aksi taktirde hiçbir bilimsel altyapıya sahip olmayan, terapi verme konusunda herhangi bir eğitim almamış birisine paranızı kaptırabilir ve var olan kaygılarınızı aşmak yerine daha olumsuz durumlarla karşı karşıya kalabilirsiniz” diye uyarıyor ve ekliyor:
Danışan ile danışman arasındaki güvenin zamanla oluşacağına işaret ederek, “Doğru psikologla eşleştiğini hissetmek büyük bir şans. Bazen bunu birkaç psikologla görüştükten sonra yakalamanız da mümkün ve bu normal bir süreç. Terapistimizle iş birliği içinde olduğumuza güvenirsek, kendimize bile itiraf edemediğimiz şeyleri ona açabileceğimizi hissettiysek doğru yerdeyiz demektir” diyor.
HiDoctor Uzman Klinik Psikoloğu Işıl Keleş ise,
“İçimizde sakladığımız, yakınlarımızla dahi paylaşamadığımız en derinlerimizdeki duygularımızı ve düşüncelerimizi bir yabancıya açma düşüncesi rahatsız edici gelebilir. Bu nedenle terapi almayı düşündüğünüz psikoloğu, beklentilerinizi bilerek ve iyi bir araştırma yaparak seçmelisiniz” diyor.
Uzmanlar, psikolog ya da terapist seçerken, şu soruları sormamız gerektiğini öneriyor:
- Terapi alacağım kişi psikoloji ya da psikolojik danışmanlık ve rehberlik diplomalı mı?
Kendinizi emanet edeceğiniz terapistin en az psikoloji veya psikolojik danışmanlık ve rehberlik alanında üniversite mezunu olduğundan emin olun. Zira ülkemizde ruh sağlığına yönelik bir meslek kanunu bulunmuyor. Bu detaya dikkat etmemeniz halinde; hiçbir bilimsel altyapıya sahip olmayan, terapi verme konusunda herhangi bir eğitim almamış birisine paranızı kaptırabilir ve var olan kaygılarınızı aşmak yerine daha olumsuz durumlarla karşı karşıya kalabilirsiniz. Başvuracağınız terapistin mutlaka diplomasına, donanımına, hangi eğitimleri aldığına ve hangi alanlarda uzmanlaştığına bakın.
- Terapistimin tarzı bana uygun mu, kendimi rahat hissediyor muyum?
Bazen kendimize bile itiraf edemediğimiz sorunlar yaşarız. Psikolojik danışmanlıkta ilk koşul, uygun ilişkinin kurulabilmesidir. Uygun, güvenli ortam olduğuna inanmak gerekir. Birden fazla terapist deneyimleyerek kendinize en uygun olanı seçebilirsiniz. Terapistlerle görüşürken notlar alıp, notlarınızı karşılaştırabilirsiniz.
Hangi terapiste kendinizi rahat ve güvende hissederek açabildiğiniz önemlidir. İlk üç seans olan değerlendirme seansları, danışan ve terapistin birbirlerini tanımasına imkan sağlarken; aralarındaki enerji konusunda da fikir sahibi olmalarına yardımcı olur.
Kimi terapistler analitik ekolleri, kimi terapistler şefkat odaklı ekolleri tercih eder. Terapist deneyimi esnasında danışanın kendisine uygun olan ekole karar vermesi, terapinin sonucunu da etkileyecektir.
- Terapi sürecim nasıl olmalı?
Terapi sürecinde uzmanın danışanını aktif olarak dinleyebilmesi önemlidir. Arkadaşıyla yapacağı sohbetten daha farklı olarak, yargısız, olduğu gibi kabul eden, sorunu gerektiği kadar dinleyebilecek kapasitede olmalıdır. Terapistin objektif ve sakin kalabilecek kapasitede olması gerekir. Aynı zamanda uygun empatik yanıtı da verebilmelidir. Kişinin problemlerini kendisinin de anlayabileceği ve görebileceği biçimde uygun sorular sorabilmelidir.
- Bu terapi süreci ekonomik olarak bana uygun mu?
Herkesin terapi süreci farklıdır. Terapiye başlamadan önce terapistinizle ekonomik olarak kendinizi rahat hissedeceğiniz bir zamanlama belirleyin. Böylece daha sürdürülebilir bir destek mekanizması oluşturabilirsiniz. En sık yapılan hatalardan biri de kişilerin kendi süreçlerini arkadaş çevresi ile kıyaslamasıdır. Unutmayın, herkesin ihtiyacı, sorunu kabullenme süreci, olayları algılama ve çözme kapasitesi farklıdır. Kendinizi arkadaşlarınızla, dostlarınızla kıyaslamayın, onların da kıyaslamasına izin vermeyin.
Tohum nasıl büyümek için ısı, ışık ve suya ihtiyaç duyuyorsa, terapi süreci de beslenme, zaman ve emekten oluşan bir süreçtir. Bu zamanı kendinize tanıyın.