DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, 75 yıl önce bölgenin yüzde 90’ına sahip bir halkın, bugün neredeyse yüzde 10’una sığınmaya mahkûm edildiği bir ortamda, işgali bir adım daha ileri taşıyarak Filistin halkını tümden sürüp çıkarma ve yok etme stratejisi hayata geçirilmeye çalışılmaktadır.
İLKGÜN HABER – Demokratik Sol Parti Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Önder Aksakal, Türkiye Büyük Millet Meclisi Basın Toplantı Salonu’nda gündemle ilgili basın açıklamasında bulundu.
Aksakal açıklamasında; 10 gün önce Hamas Örgütü tarafından yapılan ve adına “Aksa Tufanı” dedikleri, İsrail’e yönelik saldırının ardından başlayan şiddetli çatışmalar dün akşam yüzlerce çocuğun içinde olduğu bir topluluğu yok etti ve yaklaşık 1000 Filistinlinin yaşamını yitirdiğini açıkladı.
Aksakal “Karşı karşıya kaldığımız manzara bildiğimiz savaş türlerinden değil, düpedüz bir halkın yeryüzünden silinmesine yönelik vahşetin ta kendisidir” diyerek sözlerine şöyle devam etti:
75 yıl önce bölgenin yüzde 90’ına sahip bir halkın, bugün neredeyse yüzde 10’una sığınmaya mahkûm edildiği bir ortamda, işgali bir adım daha ileri taşıyarak Filistin halkını tümden sürüp çıkarma ve yok etme stratejisi hayata geçirilmeye çalışılmaktadır.
Küresel emperyalizm, Amerika Birleşik Devletlerinin öncülüğünde dünyanın tümüne hâkim olma planının bir parçası olan Büyük Ortadoğu Projesini adım adım hayata geçirmeye devam ediyor.
Özünde ikinci bir Haçlı Seferi olarak değerlendirilmesi gereken bu girişim, bölgedeki Müslüman ülkelerin basiretsizlikleri ve teslimiyetçi tutumları sebebiyle git gide amacına ulaşma eğilimi göstermektedir.
Bu durum sadece bölgemiz için değil dünyanın geleceği için de büyük bir tehlikedir, büyük bir felaketin işaretidir.
Türkiye zaman geçirmeden vaziyet almalı, bu emperyalist planın nihai hedefinin Anadolu toprakları olduğu gerçeğinden hareketle yeni stratejileri uygulamaya koymalıdır.
Elbette insan olarak yüreğimiz burkuluyor, elbette yaşamın olağan koşullarına aykırı bir tarzda devam eden çatışmalar silsilesinde, “savaş” denilen kavganın saygınlığını dahi ayaklar altına alacak sinsi, kalleş, orantısız bir yaklaşımla esasen insanlık katledilmektedir.
Buna “dur!” demenin tek yolu, öncelikle Atatürk’ün kurduğu ve Bülent Ecevit’in titizlikle uyguladığı bölge merkezli dış politika esaslarına dönmek, ardından bölge ülkeleriyle bir Pakt oluşturularak emperyalist saldırılara müştereken kaşı duruşu icra etmekten geçecektir.
Kaybedilecek her dakika daha büyük sorunların gelişimine hizmet eder.
Şunun artık herkesçe kabul edilmesi gerekir ki; Emperyalizmin görüntüdeki patronu Amerika’dır, Amerika’nın patronu İngiltere’dir, İngiltere’nin patronu İsrail’dir!
Demokratik Sol Parti olarak ülkemizi ve halkımızı ilgilendiren her konuda doğruyu gerçeklerle değerlendirerek ortaya koyduk, bu duruşumuzu da aynen devam ettireceğiz.
TBMM’nin yoğun gündemi içerisinde dün bildiğiniz gibi 40 yıldır süren terörle mücadele eden Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, gerektiğinde sınır ötesi harekâtlarına olanak sağlayacak tezkere için süre uzatımı görüşmeleri yapıldı.
Irak ve Suriye’de milli güvenliğimiz için terörle mücadele yürüten güvenlik güçlerimizin hedeflerini gerçekleştirmesi amacıyla Meclis gündemimize getirilen ve 30 Ekim 2023 tarihinden itibaren 2 yıl süreyle uzatılması talep edilen tezkere, yabancı ülke askerlerinin topraklarımıza getirilmesi için değil tam tersine kendi sınır güvenliğimizi temin etme ve güvence altında tutma amacına yönelik olarak, teröristleri saklandıkları inlerinde yok etme amacına matuftur.
Bazı partilerin iddia ettiği gibi “vatan topraklarına yabancı asker postalı istemiyoruz” gerekçesi doğru ve samimi değildir.
Olası böyle bir durum karşısında elbette yüce Meclis derhal vaziyet alarak gereğini yerine getirecek iradeye ve kararlılığa sahiptir.
Türkiye hepimizin bildiği üzere uluslararası alanda BM ve NATO gibi bazı kuruluşların etkin üyesi olduğu gibi bazı dost ülkelerle de karşılıklı savunma ve güvenlik amaçlı işbirliği anlaşmalarına da imza atmıştır.
Bu kuruluşların var oluş gerekçelerinin özünde üyelerinin güvenliğini sağlamak, güvenlik işbirliği anlaşması yaptığımız ülkelerin de gerek duyulduğunda kendi silahlı kuvvetleriyle yanımızda yer almasını sağlamaktır. Bu tezkere içerisinde yer alan “yabancı ülkelerin silahlı kuvvetleri” tanımı esasen bunu anlatmaktadır.
Cumhuriyet Halk Partisinin bazı konuşmacılarının, bu tanımın tezkere metninden çıkarılması halinde “evet” oyu vereceklerine dair söylemleri tamamen samimiyetten uzaktır, zira 2023 seçimleri öncesinde de, bugün de alenen ortaya koydukları tavır PYD’nin terör örgütü olmadığı yönündedir.
Bizim için PKK neyse esasen PYD de odur.
Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı seçiminde küresel emperyalizmin öncü devletleriyle birlikte CHP’nin adayını destekleme açıklaması yapan Kandil’deki ve Suriye’deki teröristlerin Türk Silahlı Kuvvetleri ve Güvenlik Güçlerince etkisiz hale getirilmesi mücadelesine karşı, onların siyasi uzantılarıyla ortak hareket edenlerin bu tezkereye olumlu oy vermesini beklemek zaten saflık olurdu.
Demokratik Sol Parti olarak önceki dönemlerde de aynı içerikte Meclisin onayına sunulmuş bulunan bu ve benzeri tezkerelere olumlu oy verdik, bundan sonra da aynı duruşumuzu göstereceğiz.
Bizim için; söz konusu vatansa gerisi teferruattır!
Hepinizin bildiği gibi Genel Kurul gündemine getirilecek torba kanun içerisinde emeklilerimize reva görülen ve bir defaya mahsusu olmak üzere verilecek 5.000 lira “yüzüncü yıl ikramiyesi” konusu da yer almaktadır.
Demokratik Sol Parti olarak bu konuda görüşlerimizi daha önce sizler aracılığıyla kamuoyuyla paylaşmıştık. Bu yöntem doğru ve hakkaniyetli değildir.
Emeklilere verilmesi düşünülen 5.000 liranın gerekçesi Cumhuriyet’in 100.ncü yılı olarak adlandırılıyor.
Peki o zaman şunu sormak gerekiyor; bu ikramiyeden mahrum bırakılan çalışmak zorunda olan emekliler başka Cumhuriyetin mensupları mıdır?
Yoksa, Cumhuriyetin 100.ncü yılı sadece emekliler mi gelmektedir? Bu ülkenin açlık sınırının altında yaşam savaşı veren yüzbinlerce işçi, memur, dar gelirli çiftçi var, Cumhuriyet bunların da Cumhuriyeti değil midir?
Yine tekrar ediyorum, Sayın Cumhurbaşkanımızın önüne bu “Zihni Sinir” projeleri kimler getiriyorsa önemle ve dikkatle incelenmeli, kimlere ve nerelere hizmet ettikleri araştırılmalıdır.
Yapılan uygulama Anayasanın 10.ncu maddesinde ifadesini bulan eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi hakkaniyet temelinde bir çalışma olarak görülemez.
Evet, hepimiz kabul etmeliyiz ki ülkemiz büyük badireleri ardı ardına yaşamış, ekonomimiz ağır darbeler almış, bütün bunların telafisi kabul edilmelidir ki zaman alacaktır.
Ama yurttaşlar arasında kayırmacılık ya da ayrımcılık içeren bu tip tasarruflar öncelikle toplumun devlete olan güvenini sarsar, beraberinde ise toplumsal barışın bozulmasını bekleyenlerin ekmeğine yağ sürer.
Biz uyarı görevimizi ve doğru önerilerimizi ortaya koymaya devam edeceğiz.
Yeri gelmişken buna çarpıcı bir örnek olması açısından Kıbrıs politikamıza ilişkin görüşlerimizin bugün nasıl karşılık bulduğuna işaret etmek isterim.
Gerek Avrupa Birliği’nin ve gerekse doğu Akdeniz’in mümbit coğrafyasında deniz yataklarına göz dikmiş küresel emperyalizmin dayatmacı tutumu ve KKTC’yi halâ yok sayma politikalarına karşı artık Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yerine “Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” tanımı kullanılması gerektiğini 15 Kasım 2021 tarihinde Kıbrıs Türk Devletinin 38.nci kuruluş yıl dönümünde, hem de Kıbrıs’ta, 14 Temmuz 2023 tarihinde Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 49’uncu yıl dönümü dolayısıyla yapmış olduğum konuşmamda Meclis Kürsüsünden söylemiştik.
Bugün başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere Sayın Devlet Bahçeli’nin, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar ve Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki siyasetçilerin, bundan böyle “Kıbrıs Türk Devleti” denilmesi yönündeki açıklamaları Demokratik Sol Parti olarak bizleri ziyadesiyle memnun etmektedir.
Bu ve bunun gibi birçok örneği sıralayabilirim ama biz Ecevit’ten tevazuyu öğrendik. Onun için dediklerimizi ve önerdiklerimizi yaban atmayın, gelin emeklilerimize seyyanen 4.000 lira zam ve enflasyon farkını verelim, yılbaşında da bir nebze daha rahatlatacak kararlarla sayıları 13 milyona varan bu insanlarımızı insanca yaşam koşullarına kavuşturalım.
Öte yandan son günlerde tartışılan önemli bir hususa daha değinmek istiyorum.
Tüm Özel Halk Otobüsleri Birliği, özel halk otobüslerinde 15 Ekim 2023’ten sonra ücretsiz binişlerin iptal edileceğini açıkladı. Türkiye’nin her yerinde gündeme oturan ve 18 ayrı özellik taşıyan vatandaşlarımızın Özel Halk Otobüsleriyle taşınmama kararı Anayasamızın 2. maddesinde tanımlanan “sosyal hukuk devleti” ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir.
Bu konuda aynı özellikteki yurttaşlarımız için ücretsiz toplu taşıma uygulamasının belediye otobüslerinde iptal edileceğiyle ilgili henüz bir karar yok. Olmaması da gerekir.
Bu konunun sürüncemede bırakılmadan en kısa zamanda yüce Meclisimizin gündemine getirilmesi ve bir yasal düzenlemeye kavuşturulması zorunludur.
Demokratik Sol Parti olarak bu konuda yapacağımız bir çalışmayı önümüzdeki günlerde Meclis Başkanlığına sunacağız dedi.