Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İran’ın başkenti Tahran’da bugün yapılan Astana formatında Üçlü Devlet Başkanları Zirvesi’nde İranlı mevkidaşı Reisi ve Rus mevkidaşı Putin’den sonra söz alarak konuşma yaptı. Erdoğan konuşmasında “Terör örgütleriyle mücadelemiz nerede ve kimler tarafından desteklendiğine bakılmaksızın her daim sürecektir. Milli güvenliğimize kast eden şer odaklarını Suriye’den söküp atmakta kararlıyız” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki toplantının Kovid-19 salgı nedeniyle çevrimiçi yapıldığını belirterek “İnşallah önümüzdeki dönemde daha sık görüşme imkanı bulacağız. Suriye krizi kaynaklı meydan okumalar esasen bunu gerekli kılıyor. Astana platformu, etkin çözümler üretebilen ve bunların hayata geçirilmesi amacıyla somut adımlar atabilen yegane girişimdir. Biriyle mücadele için diğerinin taşeron olarak kullanılması gibi mülahazaları kabul etmiyoruz. Terör örgütleriyle mücadelemiz nerede ve kimler tarafından desteklendiğine bakılmaksızın her daim sürecektir. Milli güvenliğimize kast eden şer odaklarını Suriye’den söküp atmakta kararlıyız. Astana garantörleri olarak Rusya Federasyonu ve İran’dan beklentimiz bu mücadelede Türkiye’ye destek olmalarıdır. Görüşmelerimizde evvelce varılan mutabakatların uygulama durumunu da gözden geçirdik. PKK, PYD, YPG terörü hepimizin ortak meselesidir. Astana garantörleri olarak bugüne kadar sergilediğimiz işbirliğini sürdürerek bu hedeflere el birliği ile ulaşacağımıza yürekten inanıyorum. Ancak Suriye’nin huzuru ile toprak bütünlüğü karşısında en önemli tehdit terör belasıdır. DEAŞ, PKK, PYD, YPG ve diğer tüm terör örgütleriyle mücadele kesintisiz bir şekilde sürdürülmelidir. PKK, PYD ve YPG’nin Fırat’ın batısında ve doğusunda terör eylemlerine devam ediyor. Suriye halkına yapılacak en büyük iyiliğin bölücü terör örgütünün işgal ettiği topraklardan tamamen sökülüp atılması olacaktır.”
‘TÜRKİYE, SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNE ÖNEMLİ KATKI VERDİ’
“Bölgemizin geleceğinde, bölücü teröre ve uzantılara yer olmadığının kesin olarak anlaşılması gerekiyor. Türkiye, güney sınırı boyunca terörden arındırdığı bölgelerle hem sivillerin hayatını korumuş hem düzensiz göçü engellemiş hem de Suriye’nin toprak bütünlüğüne önemli katkı vermiştir. Önümüzdeki dönemde de eli kanlı terör örgütlerine yönelik tavizsiz mücadelemizi sürdüreceğiz. İhtilafın, BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı temelinde yürütülecek bir siyasi süreçte son bulması ortak temennimizdir. Bu sürecin nasıl hızlandırılabileceğini ve bu amaçla müşterek ne tür adımlar atabileceğimizi istişare edeceğiz. Suriye halkının acil insani ihtiyaçlarının kesintisiz ve ayrım gözetmeksizin idame ettirilmesi hepimiz için öncelik taşıyor. Suriyeli sığınmacıların ülkelerine gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüşleri de Astana sürecinin önemli gündem maddelerinden biridir.”
‘PKK, YPG, PYD’NİN SINIRIMIZIN 30 KİLOMETRE ÖTESİNE ÇEKİLMESİ HALA GERÇEKLEŞMEDİ’
“PKK, PYD ve YPG örgütünün aldığı dış destekle Suriye’nin bölünmesini pekiştirecek adımlar attığını görüyoruz. Bu terör örgütü, bölücü gündemini ilerletirken, saldırılarını sürdürürken, Türkiye’nin kayıtsız ve hareketsiz kalmasını beklemek mümkün değildir. Siz değerli dostlarımızdan Türkiye’nin güvenlik endişelerini anladığınıza dair ifadeler duyuyorum. Buna müteşekkirim, ancak sadece sözler yaralara derman olmuyor. PKK, YPG, PYD unsurlarının sınırımızdan en az 30 kilometre öteye tamamen çekilmesi, zamanında yapılan mutabakatların bir gereğidir. Ancak, bu hâlâ gerçekleşmemiştir”
‘TEL RIFAT VE MÜNBİÇ TERÖR YATAĞI HALİNE GELDİ’
“Tel Rıfat ve Münbiç, terör yatağı hâline dönüşmüştür. Terör örgütünün sığındığı bu limanları temizlemenin vakti esasen çoktan gelmiştir. Astana ortaklarımızdan beklentimiz, Suriye’de istikrarın sağlanmasına yönelik çabalarımıza samimi destek vermeleridir. Saygıdeğer Devlet Başkanları, mesafe katetmemiz gereken bir diğer alan, siyasi süreçtir. Anayasa komitesi gayretlerimiz sonucu faaliyete geçmiş, bugüne kadar sekiz defa toplanmıştır. Önümüzdeki hafta yapılması planlanan dokuzuncu toplantının ertelenmesi üzücüdür. Rus dostlarımızın toplantı mekânı konusunda bazı endişeleri olduğunu biliyorum. Bu endişeleri gidermek için BM ve İsviçre makamları nezdinde girişimlerde bulunduk, olumlu cevaplar aldık. Unutmayalım ki Anayasa Komitesinin başarısızlığı, Astana sürecinin başarısızlığı olarak görülmektedir. Komitenin hızlı şekilde somut sonuçlar elde etmesi temin edilmelidir. Bunun için de toplantıların düzenli şekilde BM’nin kolaylaştırıcılığında ve BM merkezlerinden herhangi birinde düzenlenmesi sağlanmalıdır. Bugüne kadar düzenlenen sekiz toplantıdan istenilen sonuçların elde edilmediği de bir vakadır. muhalefet kanadının tüm olumsuzluklara rağmen, Türkiye’nin telkinleriyle yapıcı bir anlayışla masada bulunuyor. Rejimin tavrının ise birlikte başlattıkları bu süreci baltalamaktadır. Beraberce tesis ettiğimiz bu sürecin geriye gitmesi, Astana mekanizmasının işlevinin sorgulanmasına yol açmaktadır. Bu tablo karşısında süreci canlandırmamız şarttır. Astana süreci, öncü rolünü ve inisiyatif üstünlüğünü kaybetmemelidir. Anayasa Komitesinin müteakip turlarında uluslararası kamuoyuna sürecin ilerlediği gösterilmelidir. Bu maksatla rejim nezdinde gereken telkinlerde bulunacağınıza inanıyorum.”
“İdlib’de bugün göreceli de olsa sükûnet varsa bu Astana Platformu’muzun bir başarısıdır. Sahada sükuneti muhafaza etmek ve bu bölgedeki 4 milyon Suriyelinin yaralarına merhem olmak, onlara yardım eli uzatmak bizlerin görevidir. İdlib’deki ateşkesin ihlal edilmemesinin bu bakımdan önemlidir. Özellikle sivilleri ve sivil yerleşim yerlerini hedef alan saldırılar, siyasi çözüm çabalarımızı baltalıyor. Rejim, kendi halkını bu gibi saldırılarla öldürmek yerine samimiyetle siyasi sürece katılmalıdır. Diğer taraftan, sizlerin İdlib’deki terör odaklarından kaynaklanan endişelerinizi anlıyoruz. Mutabakatlarımız çerçevesinde her türlü tedbiri alıyoruz. Şehitler verme pahasına mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz. Gelinen noktada çalışmalarımız neticesinde bu bölgelerde terörist yapılanmaların hâkimiyeti bulunmadığının altını özellikle çizmek isterim.”
500 BİNDEN FAZLA SURİYELİ GERİ DÖNDÜ
“Türkiye, 3,7 milyon Suriyeliyi geçici olarak misafir etmektedir. Suriye ihtilafının meydana getirdiği insani krizin yükünü maddi, manevi, sosyal, toplumsal en fazla çeken ülke Türkiye’dir. Suriyelilerin, topraklarına huzuru kalple, güvenli, gönüllü ve onurlu geri dönüşünün temin edilmelidir. Güvenlik ve istikrar sağlandığı takdirde Suriyelilerin kendi topraklarına geri döndüklerini memnuniyetle görüyoruz. Terörden temizlediğimiz bölgelere Türkiye’den 500 binden fazla Suriyeli geri döndü, 1 milyon Suriyelinin geri dönüşü için de hazırlıklarımız sürüyor. Siyasi çözümde ilerleme kaydedilmesi, insani altyapının hazır edilmesi, dönmek isteyenlerin kötü muameleye maruz kalmayacaklarından emin olmaları, geri dönüşler için temel teşvik unsurlarıdır. Platformumuz, bu noktada daha etkin rol oynamalıdır. Heyetlerimizin münhasıran bu konuda istişarelerini artırmaları gerektiği kanaatindeyim.”
“Suriye’deki insani krizin yoğunluğu artarken, uluslararası camianın yardım ve desteğinin de zaruridir. Bu krizi biz çıkarmadık. Külfetinin de sadece bizler tarafından yüklenilmesini beklemek adil değildir. İşte bu nedenle uluslararası toplumun yardımlarının ayrım gözetmeksizin ve artarak sürmesini temin etmek, müşterek menfaatimizedir.”
“4 milyonu aşkın Suriyeli, uluslararası yardımlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyor. Türkiye, Birleşmiş Milletlerin (BM) bu yardımlarını kolaylaştırmak için sınır ötesi ve çizgi ötesi yardımlar dahil her türlü desteği vermiştir. Astana ortaklarımızdan da aynı anlayışı bekliyorum. BM sınır ötesi mekanizmasının bu defa altı ay için uzatıldı. Bu sürenin BM’nin erken toparlanma projeleri dahil Suriye’nin tamamına yönelik insani yardımlarının planlanması bakımından yeterli olmadığı açıktır. BM yardımlarının sürdürülebilir bir şekilde devamı, Suriye’deki insani krizin büyümesini engelleyecek yegâne yöntemdir. Bu mekanizmanın ortadan kalktığı bir tablonun yükü, bir kez daha Türkiye’nin, İran’ın, Rusya’nın ve Suriye’nin omuzlarında olacaktır.”
“Uzunca bir aradan sonra icra edilen bu zirvenin Suriye ihtilafının çözümüne barış, huzur ve istikrara katkı sunmasını, hayırlı sonuçlara vesile olmasını temenni ediyorum. Ortak çabalarımızın icmalini yapmamıza ve yeni iş birliği geliştirmemize imkân sağlayan zirve toplantılarının bundan sonraki dönemde daha sık şekilde icra edilmesinin faydalı olacağı aşikârdır. Değerli dostum Putin’in müteakip zirvemize ev sahipliği yapma teklifini memnuniyetle karşılıyorum. Aziz kardeşim Cumhurbaşkanı Sayın Reisi’ye bana ve heyetime gösterdiği misafirperverlikten ötürü bir kez daha teşekkür ediyorum.”
Your browser does not support the video tag.