Zafer Partili Aslan: Kaçak kat çıkan müteahhitlerle kendi arsasında basit müstakil ev yapanları aynı kategoriye koydular
İLKGÜN HABER – Zafer Partili Aslan: Kaçak kat çıkan müteahhitlerle kendi arsasında basit müstakil ev yapanları aynı kategoriye koydular
Zafer Partisi Bürokrasi ile İlişkiler ve Sivil Toplum Kuruluşlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Mimar Esmaül Hüsna Aslan, katıldığı yayında imar affında yapılan “haksızlığa” vurgu yaptı. Büyük şehirlerde rant elde etmek amacıyla lüks rezidans yapan müteahhitlerle, kendi arazisine 1-2 kat müstakil ev yapan insanların aynı kefeye konduğuna dikkat çeken Aslan, “Hiç kimse kendi ailesinin yaşayacağı evi inşa ederken malzemeden çalmaz” dedi. “Vatandaşın kendi arsası üzerine yaptığı evlerin depreme dayanıklı olup olmadığının test edilmesi çok önemli” ifadelerini kullanan Aslan, “Tamamının gözden geçirilmesi, depreme dayanıklı olanın ruhsatlandırılması gerekiyor” önerisinde bulundu.
“Müteahhitler ile müstakil ev yapan vatandaşların ayrımı yapılmalı”
Zafer Partili Aslan, katıldığı yayında “kentsel dönüşümün rantsal dönüşüm” olarak ortaya çıktığı görüşünü savundu. Vatandaşların artık çok katlı binalarda yaşamak yerine birkaç katlı yatay mimarilerde yaşamak istediklerine vurgu yapan Aslan, lüks rezidans yapan müteahhitler ile müstakil ev yapan vatandaşların ayrımının yapılması gerektiğini söyledi.
“Müteahhitlerden çok daha yüksek kalitede malzeme kullandılar”
Kendi arsasına müstakil ev yapan vatandaşların “hiçbirinin bu evlerini rant amaçlı yaptığına inanmıyorum” diyen Aslan, “ailelerini yaşatmak için, onların rahatı için ve eminim ki inşaat kalitesini müteahhitlerden çok daha yüksek kalitede malzeme kullandılar” ifadelerini kullandı.
“Kentsel dönüşüm artık rantsal dönüşüm olarak ortaya çıktı”
“İki katlı müstakil evi olanlar, emekli, kendi yuvasının derdinde, dar gelirli insanlarımız var. Son depremlerde bu evler vatandaşlarımız için adeta birer sığınak oldu.” diyen Zafer Partili Esmaül Hüsna Aslan, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
Ülkemizde ne yazık ki bir çok şey gibi imarla ilgili olan sorunumuzu da bir türlü çözemedik. İnşallah bundan sonraki süreçte bu mağduriyetlerin giderilmesi için hepimiz çaba sarf edeceğiz. Kentsel dönüşüm artık rantsal dönüşüm olarak ortaya çıktı. Eğer arsanız kıymetli yerdeyse kentsel dönüşüm adı altında burayı bir güzel ranta çevriliyor. İnsanlarımızın çok kutsal olan bir barınma hakkı vardır. Anayasal düzende de temel bir ilkedir. İnsanlar ellerinden geldiğince birikimlerini buraya yatırmış. Bunların yıkılması demek bu insanların ekonomik zorluklar içerisinde yeniden bunları yapma şansı yok. Barınma sorunlarını çözemeyecekler. Bununla ilgili bir çalışma bugüne kadar yapılamadı; yapılanlar da rant çerçevesinde yapıldı. Bundan sonraki süreçte birçok çalışma yapılabilir.
“Artık çok katlı binalarda yaşamak yerine birkaç katlı yatay mimarilerde yaşamak istiyorlar”
Ülkemizde yapı kayıt belgesi bekleyenlerin birçoğu zaten büyük şehirlerin dışında da var. Gerek geçen yıllarda yaşadığımız pandemi, gerekse depremler… Özellikle zaten ülkemiz deprem bölgesi. Biz bunların hepsini yaşadık. Sağ kalanlar da şehir dışındaki köy evlerine sığındılar. Bunların da belirli bir kontrolü olması gerekiyor. Artık çok katlı binalarda yaşamak yerine birkaç katlı yatay mimarilerde yaşamak istiyorlar. Ülkemizin büyük bir bölümünde zaten imar planları yıllardır yapılmış olması gerekiyordu ama yapılamadı. Vatandaşların şehir dışı bölgelerde barınmak amaçlı evler inşa etmek istemesi, bunlarda imar sorunlarına sebep oldu. İmarı olmayan, altyapısız, yolu dahi olmayan kırsal bölgelerde vatandaşların evleri için ruhsat almak için birçok engel koyuldu.
“Bu insanların hiçbirinin bu evlerini rant amaçlı yaptığına inanmıyorum”
Bu engeller bir şekilde kaldırılabilir. Bu insanlar bunca yıl mağdur edilmeyebilirdi. Ama ne yazık ki edildi. Biz bundan sonraki süreçte nasıl yapabilirizin peşine düşmemiz gerekiyor ve bu insanlarımızın mağduriyetini gidermemiz gerekiyor. Bu insanların hiçbirinin bu evlerini rant amaçlı yaptığına inanmıyorum. Herkes dişinden tırnağından ayırdığı bir meblağa ile ailelerini yaşatmak için, onların rahatı için ve eminim ki inşaat kalitesini müteahhitlerden çok daha yüksek kalitede malzeme kullandılar; çok daha sağlam yaptılar bunları.
“Depremde hasta gibi kamu binaları olmak üzere yeni inşa edilmiş rezidanslar da yıkıldı”
İki katlı müstakil evi olanlar, emekli, kendi yuvasının derdinde, dar gelirli insanlarımız var. Son depremlerde bu evler vatandaşlarımız için adeta birer sığınak oldu. Elazığ depreminde birçok akrabam tanıdıklarının evine sığındı. Birkaç günü küçücük bir odanın içinde 25-30 kişi geçirdi. Çünkü gidebilecekleri bir yer yoktu. Depremde ağır hasar gören ya da yıkılan binaların yüzde 98’i 2000 yılından önce yapıldı, hepimiz bunu gördük. Oysa ki deprem başta belediyeler, hasta gibi kamu binaları olmak üzere yeni inşa edilmiş rezidanslar da yıkıldı. Yani Hatay’da yıkılan rezidansların altında binlerce insan kaldı. Hastanelerin içindeki insanlar canlı canlı ölüme terk edildi.
“Çoğu zaten ağır hasarlı, içine girilir gibi değil”
O gün yoğun bakımda ancak sağlıklı olan insanlar, hastanenin bir bölümü yıkıldığı için terk edilmiş ve 4 gün sonra ailelerine teslim edildi. Deprem olduğunda bu insanlar yaşıyordu ama hastane yıkıldığı için orada çalışanlar da canlarını kurtarmaya çıktılar ve 4 gün sonra bu insanların kollarında serumlarla resimleri geldi bana. Bunlar çok acı şeyler. Ruhsatları olsun olmasın hepsinde yıkılma oldu. Çoğu zaten ağır hasarlı, içine girilir gibi değil.
“İmar yasasıyla ilgili yıllardır bir çalışma yapılamadı”
Ben oraya birkaç kez gittim. Bazıları ağır, orta ve az hasarlı raporlar verilmiş ama az hasarlı raporu verilmiş olan binaları görseniz zaten dışarıdan baktığınızda ağır hasarlı içine girme şansınız yok. Özellikle son yapılan lüks rezidansların hepsi yerle bir oldu. İnsanlara cennet vaat ederken insanlar mezar satın aldı. İmar yasasıyla ilgili yıllardır bir çalışma yapılamadı. Bunlara eklemeler yapıldı. Bunlar da mağduriyetleri artırdı. Yani, imar barışı adı altında yapıldı, kimisi bunlardan faydalandı kimini yararlanamadı. Bunlar da mağduriyetleri çoğalttı.
“Yıkmak değil çözüm”
Devletimizden beklentimiz, yıkım olmamalı. Yıkmak çok kolay ama yerine bugün siz yenisini yapamadıktan sonra bunun anlamı da yok. Size başka türlü yardım olması gerekiyor. Depremde dayanıklı olması şartı ile evlerinizin ruhsatlandırılmasına yönelik alternatif bir yol ve çözüm bulunmalı. Yıkmak değil çözüm. Aksi halde milyonlarca vatandaş maddi ve manevi olarak büyük sıkıntılar yaşayacaklar. Bunlar da ekonomik zorluklar içerisinde ekstra bir külfet getirecek.
“Devletimizin kontrol edemediği yapılar ne yazık ki insanlara mezar oluyor”
Bununla ilgili geçmiş dönemde yapılan imar aflarından yararlananlar, şehirlerde rant elde etmek için kaçak kat çıkan, bunu fırsata çeviren müteahhitlerle; kendi arsasına basit 1 veya 2 katlı veya 1-2 odalı müstakil ev yapanları birbirinden ayırmak gerekiyor. Bu ayrımı yapamadığımız sürece, hepsini aynı kategoriye koyarsanız mağduriyet burada başlıyor zaten. Devletimizin kontrol edemediği yapılar ne yazık ki insanlara mezar oluyor. Müteahhitlerin yapmış olduğu rant ve kazanç odaklı olduğu için eminim ki sizin kullandığınız malzemelerden çok daha kaliteli değil. Çünkü kazanç elde etmek için yapılan binalar.
“Daha çözüme odaklı bir yol izlenmeli”
Ben mimarım. Yıllar içinde birçok devlet işlerinde şantiye şefliği ve proje görevini üstlendim. Devlet ile çalışmadaki en güzel olgu malzemeyi ona göre, altyapısına göre seçmekti. Tarım arazilerine gidip de TOKİ evleri yapılmıyor. Hatay depremlerinde de bu kısımda eğer ki bunların zemin etütleri doğru yerde yapılırsa kullandığınız malzemeyle de desteklerseniz hiçbir sorun çıkmıyor. Devletten beklenti yıkıp yerine yenisini yapmak değil. Bunun daha çözüme odaklı bir yol izlenmeli. Buna bir alternatif sunulması gerekiyor.
“Geçmiş dönemlerde imar aflarını seçim öncesinde oy potansiyeli yüksek olduğu için çıkartılıyordu”
Seçim döneminde herkesin bir dünya vaadi var. Özellikle iktidarın 20 yıldır sürekli vaadi var. Vaatler seçim döneminde dile getiriliyor ama hiçbiri sonra çözüme ulaşmıyor. Bu güne kadar mağduriyetler katlandıkça katlanıyor ve insanların sayısı günden güne artıyor. Geçmiş dönemlerde imar aflarını seçim öncesinde oy potansiyeli yüksek olduğu için çıkartılıyordu. Son depremlerden dolayı bu seçimde böyle bir şey zaten yapılamadı.
“Vatandaşın kendi arsası üzerine yaptığı evlerin depreme dayanıklı olup olmadığının test edilmesi çok önemli”
Şehirlerde rant elde etmek için kaçak kat çıkan, bunu fırsata çeviren müteahhitlerle, kendi arsasında basit müstakil ev yapanları aynı kategoriye koydular. Ama şunu düşünmediler; hiç kimse kendi ailesinin yaşayacağı evi inşa ederken malzemeden çalmaz. Nasıl ki çocuğunuza en iyisini yedirmek giydirmek istiyorsanız, barınacağı evlerde kimse kötü malzeme kullanma gibi bir şey söz konusu değil. Vatandaşın kendi arsası üzerine yaptığı evlerin depreme dayanıklı olup olmadığının test edilmesi çok önemli. Tamamının gözden geçirilmesi, depreme dayanıklı olanın ruhsatlandırılması gerekiyor.
“İnsanların barınma haklarını elden almamak gerekiyor”
Büyük bir Marmara depremi bekleniyor. Akşam, sabah, belki 1 yıl belki 6 ay sonra. Sadece bu da değil. Biz deprem bölgesindeyiz. Kaç şiddetinde olacağını kimse bilmiyor. Ama bununla yaşamayı öğrenmeliyiz, buna göre adımlarımızı atmalıyız. Bunların hiçbirini planlamadan yapılmış olan yapıların tamamının gözden geçirilmesi gerekiyor. Aksi taktirde yük daha da artacaktır. Deprem zamanında bu kadar çürük yapı, yenilenmesi gereken yapı varken; var olan sağlam yapıların yıkılması çok abes bir durum olacak. Bunların bir an önce güçlendirilip yeniden insanların barınma haklarını elden almamak gerekiyor. Bununla ilgili çok güzel çalışmalar yapılmalı ancak yapılamadı. Bundan sonra inşallah biz buna el atıp yeniden yapacağız. Tüm hukuki ve diğer tüm yönleriyle bunu yeniden göz önünde bulundurmamız gerekiyor.