Sümer yazıtlarında bir Sümer öğretmen, bir zamanlar kendilerinin müthiş bir eğitim, öğretim ve gelişim içerinde olduklarını ama başka ilkel bir kabilenin kılıç zoruyla ülkelerine hâkim olduklarını anlatır. Bu ilkel kabilenin çağdışı bir ilkellikle gelişmiş ileri Sümer kabilesini yönetip bundan duyduğu ızdırabı anlatan bir mektubu insana acı verecek cümlelerle son bulur. 1993 yılında Adana Pirsultan Derneği kurulunca Pirsultan felsefesine […]
Sümer yazıtlarında bir Sümer öğretmen, bir zamanlar kendilerinin müthiş bir eğitim, öğretim ve gelişim içerinde olduklarını ama başka ilkel bir kabilenin kılıç zoruyla ülkelerine hâkim olduklarını anlatır. Bu ilkel kabilenin çağdışı bir ilkellikle gelişmiş ileri Sümer kabilesini yönetip bundan duyduğu ızdırabı anlatan bir mektubu insana acı verecek cümlelerle son bulur.
1993 yılında Adana Pirsultan Derneği kurulunca Pirsultan felsefesine gönül vermiş dostlarla kocaman bir Pirsultan ailesi oluverdik. Bir haftanın iş yorgunluğunu ve stresini dernekteki Kadın,Çocuk, yaşlı ve devamlı müdavimleriyle bir aile sıcaklığıyla atıveriyorduk. Hafta sonunu getirmek için adeta saatleri ileri alıp her hafta sonu o büyük Pirsultan ailesiyle doyumsuz, neşeli ve çok lezzetli
muhabbetin içinde eriyip kaybolup gidiyorduk. 72 millet bir olmuş, Türkü, Kürdü, Çerkesi, Alevi, Sünni, dinli, dinsizi bir giysi içersine bürünmüştük. Alevilik ve Aleviler çoğunluktaydı ama ne mezhepçilik ne bir din içersinde daraltılmış tekçi bir anlayış kesinlikle yoktu. Önceleri Alevi gençler derken sonraları onların arkadaş ve çevresi Sünni gençler neredeyse çoğunluk olmaya başladı.
Çukurova üniversitesindeki Hıristiyan, Süryani ve başka dinden olan öğrenciler ve hiçbir dini kabullenmeyen gençlerle çok renkli bir dünya kurulmuş oluyordu. Her Cumartesi ve Pazar günleri Üniversiteli gençler derneği dolduruyor oturacak yer bulmak neredeyse imkânsız oluyordu. O gençler yemek yesin diye elli yüz kişilik yemek, çorba vs yapıyorduk. Bu yemek kolektif bir anlayışla sadece derneğin müdavimleri kendi arasında para toplayıp bunu gençlere ve dışarıdan yeni gelenlere kesinlikle yansıtmıyorduk.
Derneğin sekreteri Pirsultanın yiğit kızı Hacer çiğköfteyi çok sevdiği için her hafta bir gün çiğ köfte partisi yapılıyordu. Dernekte saz kursu, semah ekibi, halk müziği korosu ve her hafta gençlerin iç eğitimi yapılırken ben denizde gençlerden sorumlu devlet bakanı olarak eğitim işini üstlenmiştim. Her hafta bir konu işlenir gelecek hafta ki konu önceden belirlenip haftaya sunum yapacak gençler derslerine çalışır ama herkes haftaya bilgilenerek gelirdi.
Dersin sonunda fıkra ve müzik doyumsuz bir tatla sonlandırılıyordu. Müthiş bir eğitim ve tartışma ortamı yaratılmıştı ki üniversite son sınıf öğrencileri bu eğitim ve özgür tartışmaların kendi okullarında olmadığından şikâyet ediyorlardı. Pirsultan dostları artık bütün hayatlarında her hafta akşamları bir evde toplanıp sazlar, türküler Kadın ve gençler hep beraber bir büyüğe danışılıyordu.
Aynı Sümerli öğretmenin mektubunda anlattığı gibi hiç derneğe gelmeyen, dernek hukukunu bilmeyen birileri derneğe gelmeye başladılar. Önce yönetime gelip sonra yönetimi toptan ele geçirince derneğin yörüngesi birden bire kayı verdi. Dernek içi boşaltılıp geçmişin o güzel paylaşımları birlikteliği, hoş sohbet ortamı, eğitim ve bir kürsü gibi özgür düşüncelerin yeşerdiği yerler yerine tek
adamın kişisel çıkarlarının arandığı yer haline geldi.
Seçimlerde bu işi düzeltelim dediğimizde karşımıza öyle bir üye profili çıktı ki, hayatımızda hiç görmediğimiz insan tipleri ve başka dünyadan gelen mahlûklar gibi bizi ezip geçtiler. 1993 yılından beri Pir sultanı var eden Pirsultan ruhunu taşıyan o güzel insanlar öyle bir tiksinti içine girdiler ki geçmişi anmak bile onlara zul geliyordu. Pirsultanın gerçek evlatları ve yolunu süren dostları o tabelaya doğru bakamaz olup yabancılaştılar. Şimdi o pis kokuların geldiği o tabelanın başındaki belayı genel merkez alarak kayyum atadığını duyduk. CHP de politika yaparak bir yerlere gelemeyen ve adam yerine konulmayanlar, bu derneklerin yönetimine gelip adam yerine konulmayı düşünerek buralardan bir takım kişisel ve siyasi çıkar elde etmek için büyük bir yarış içersindeler.
Gerçek Pirsultan dostları ise öyle canları yanmış ki bütün güvenleri sarsılmış bir daha o tarafa dönmeye bile niyetleri yok. Pirsultanın deyiş ve türkülerini söylerken bile bir iç huzursuzluk yaşayan ben ise dumura uğramış durumdayım. Biz yıllardır etmeyin yapamayın dediğimiz insanların bu güzel yaşamı zehir edenlerle birlikte olanlar bu gün bize gelin bizim yanımızda yer alın diyorlar.
Aynı AKP ve Fötö olayı gibi birlik olanlar şimdi birbirlerini suçlarken bir dönüp arkalarına bile bakmıyorlar. Bu görüntü hiç kimseye güven vermiyor, benim bir daha o derneğe adım atasım kesinlikle yok. Mahiyetinden uzaklaşan yozlaşır ve başka bir hal alır ve kendi kendine yabancılaşırmış. Karl Marx’ın dediği emeğin yabancılaşması böyle bir şey olsa gerek.