İnsanlar yaşadığı toplumun değer yargılarıyla ve birikimiyle yetişir. O toplumun örf adetleri, gelenekleri ve dini inançlarıyla birlikte ilk bilgi ve görgüsüyle şekillenir. Çocukluğunda almış olduğu bütün önyargıları yanlış bilgileri dini inancını, bilinç altına yerleştirir. Bu bilgiler zihninin en derin köşesinde en gizli bir yerde durur. Çocukluğundaki almış olduğu bu bilgi kültür örf adetleri. İlerki zamanlarda eğitimle […]
İnsanlar yaşadığı toplumun değer yargılarıyla ve birikimiyle yetişir. O toplumun örf adetleri, gelenekleri ve dini inançlarıyla birlikte ilk bilgi ve görgüsüyle şekillenir.
Çocukluğunda almış olduğu bütün önyargıları yanlış bilgileri dini inancını, bilinç altına yerleştirir. Bu bilgiler zihninin en derin köşesinde en gizli bir yerde durur. Çocukluğundaki almış olduğu bu bilgi kültür örf adetleri. İlerki zamanlarda eğitimle başka toplumlarla karşılaşıp, başka farklı bilgilerle karşılaştırıp üstün gelen bilgileri, o bilginin üzerine ekler. Zayıf kaldığı yalpaladığı zaman o eski yanlışları, yeniden savunur yada çekimser kalır.
Kişi aklını kullanıp sorgulayıcı bir yol izleyerek, geçmişin bütün yanlışlarını tek tek zihninden silip, yeni bilimsel doğruları zihnine yerleştirir. Buna ölmeden önce ölmek denir. Yani eski kişiliğini geçmiş kötü duygu düşüncesi ve kötü arzularını nefsini körelterek, içindeki kendisini kemiren şeytanı öldürmüş olur.
Bu yenilenme öyle bir boyut alır’ki insan bazen geçmişteki anasının koyduğu adı bile taşıyamaz hal alır. Kendisi yada içinde yaşadığı topluluk, kişinin yaşam şekline göre bazen ona en uygun bir ad dahi verilebiliyor. Bu ad ve isime aşıklık geleneğinde, Tapşırma Mahlas denir. Kendini aşamayan içindeki o eski gizlediği yanlış bilgileri halen içinde barındırıp zamana göre hareket edenler yeniden eskiye dönüyor.
Ülkemizde gerçek anlamda bir aydınlanma ya da Avrupadaki bütün kalıpları kıran bir Rönesans yaşanmadığı için eski zihin her zaman yerinde duruyor. Ülkenin Aydınları bağımsız bir kafa yapısıyla gerçek bir aydın kimliğine erişemiyor.
Sol Sosyalistleri sol ilkeler doğrultusunda sağlam bilgilerle sorgulayıcı bir fikriyattan uzaklar. Sosyal Demokratlar Liberaller bile halen eski feodal geçmişlerinin izlerini taşıyorlar. Ben Sosyalistim diyenler, zihin altındaki gizli hazinelerine ters bir laf duyunca hemen eski ayarlarına dönüp bocalıyorlar. Geçmişte aldıkları bilgileri bir türlü aşamıyorlar. Onlar için çok yüksek duvarlar var.
Ailesinde Ermeniler lanetli. Aleviler katli vacip din düşmanı. Kürtler milli düşman gibi zihinlerinin en alt köşelerinde en sağlam şekilde duruyor. Ne zaman Ermeni Alevi Kürt lafı duyunca bütün iyilik güzellik tevazu bitip hemen bozuluyorlar. Bir türlü içlerindeki o eski gizli hazine onların peşini bırakmıyor. Ne onlardan tam olarak kurtulabiliyorlar ne de gittikleri yolun sürdükleri düşüncenin gerçek manasıyla ilkeli bireyleri olabiliyorlar.
Bu tipler bir Din mezhep ya da Türk Kürt ayrılığı ve kırılganlığı olduğunda. En yakın komşusunu en yakın akrabasını eski düşüncesinin hatırına kurban edebiliyorlar. Bu tipler içten samimi olamayan dışarıya her an başka gözüküp yalan söyleyen en tehlikeli yaratıklar.
Ne yazıkki hayatımızın her zamanında bu insanlarla beraber yaşam sürmek zorunda kalıyoruz. Onlar hem dostumuz hemde yeri geldiğinde katlimize ferman yazan şeytanımız.