Alevi edebiyatının en önemli kadın Ozanlarından biri olan Güzide ana, halk dilinde Gudiz ana, Güzide ana, deli Güzide diye anılır. Daha çok Kâtibi mahlasıyla deyişler yazmış çok sayıda deyişleri vardır. Alevi âşıkları ve sanatçılarının, her yerde ve Cemlerde onun deyişleri beğenilerek dinlendirilir. En çok kızıp dertlendiğim şey Alevilerin çağın gelişmişliğine ayak uyduramayıp, kendilerini geri bir […]
Alevi edebiyatının en önemli kadın Ozanlarından biri olan Güzide ana, halk dilinde Gudiz ana,
Güzide ana, deli Güzide diye anılır. Daha çok Kâtibi mahlasıyla deyişler yazmış çok sayıda deyişleri vardır. Alevi âşıkları ve sanatçılarının, her yerde ve Cemlerde onun deyişleri beğenilerek dinlendirilir. En çok kızıp dertlendiğim şey Alevilerin çağın gelişmişliğine ayak uyduramayıp, kendilerini geri bir yaşamın içine hapsetmeleridir. Daha dün diyeceğimiz bir tarihte yaşamış âşıklarımızı, hikâyecilerimizi, dedelerimizi ve önemli Alevi bilgelerin hayatıyla ilgili elimizde ne yazık ki yazılı bilgi yok. Aleviler kendi tarihlerini belleklere değil yazılı kültür dediğimiz kitaplara yazmalılardı diye düşünüyorum. Belleklerde olan bilgi, o belleğin sahibi ölünce suya yazılan yazı gibi bir zaman sonra kaybolup gidiyor.
Güzide ana hakkında gerçekleri bize aktaracak doğum ve ölümüyle kesin bilgiler yok. İstanbul
da şehit edilen şehit Feyzullah’ın kızı aynı zamanda Hamdullah Çelebinin kız kardeşi olduğu biliniyor. Ben Emlek ozanlarını araştırırken Güzide anayla sık karşılaşıyorum. Anadolu âşıklarının her yıl uğrak yeri olan Hacıbektaş dergâhı. Aynı zamanda o âşıkların yeni isimlerinin yeni mahlaslarının verildiği önemli öğretim kurumudur. Güzide ana Anadolu’dan dergâha gelen âşıklarla, günlerce beraber sazlı sözlü muhabbetler eden bir ozandır. Emlek Kümbet ve çevre âşıkları Kul Abdal, Muhibbi ve Suzi ile birlikteki muhabbetleri, Emlek köylerinde hala anlatılır. Güzide ana bu âşıklara herkes kendinden bir kelam söylesin, bende kimin usta âşık olduğunu değerlendireyim der. Âşıklar sırasıyla söyleyip sıra Kul Abdala gelince, Kul Abdal aşağıdaki deyişi söyler.
Hem bab- Kur an
Hem kevn ü mekân
Âleme sultan
Adil bir hansın.
Şah-ı velayet
Dilerim Mürvet
Eyle inayet
Lütf-i keremsin
Destim demanım
Dinim imanım
Yoktur gümanım
Şah-ı cihansın.
Mimdir sıfatın
Ayindir zatın
Söylerim methin
Kub-i devransın.
Şah-ı Horasan
Kul Abdal noksan
Sen eyle ihsan
Kani Hünkârsın.
Güzide ana Kul Abdalın bu güzel deyişini dinledikten sonra biraz duraklar. Çevresindekilere dönerek âşıklar bundan sonra Kul Abdala üstad gözüyle bakın der. Kul Abdal Emlek cemlerinde üstad ve usta kabul edilerek her Cemde bir Kul Abdal deyişi söylenir. Âşık Veysel de Cemlerde kul Abdaldan deyişler okuduğunu anlatır.
İkinci Mahmut Hacıbektaş dergâhına Nakşibendî şeyhlerini atar. Güzide ana kardeşi Postnişin
Hamdullahı uyarmak için, [ bu sözlerim Bektaşiye – Yanılıp gitme Nakşiye- Uyma hal bilmez kişiye – Taş getirir yola gardaş-] diye bir şiiriyle uyarır. Güzide ananın taşlamaları, eleştirileri ve kötülere yobazlara karşı koyuşu deyişlerini süsler. Güzide için kim olursa olsun eleştirilemez değildir. Ahlaksız, edepsiz, arsız, hırlı, hırsıza haddini bildirir. Kendine güvenemeyen bir yamuğu ve eksiği olan, Güzide anadan köşe bucak kaçar. Hele bir eline geçirsin o yalancı sahtekârları, el içine çıkamaz eder. Güzide meydanda Cemde demde ve her muhabbette yerini alır.
Hacıbektaş Çelebileri iki kola ayrılıyorlardı, bu ayrılık eski bir evlilikten dolayı sanırım. Bu
konuda ebem Selvinaz [ Selnaz] kadın çok hikâyeler anlatırdı. Çelebi kolu Hacıbektaş’ın esas öz evlatları diye Mürselli kolunu tutardı. Postnişin yani dergâhı temsil yetkisi Mürsellilerden Efendilerden seçilirdi. Mürselliler dışarıya başka kimseye genelde kız vermezler, kendi gurup içinde evlilikler tercih edilirdi. Hudadat lı dedikleri kol ise aynı aileden olsa da dedelik göreviyle sınırlandırılmıştı. Hudadatlı kolundan Ali ağa diye çok saygın bir dedenin Abbas adında yakışıklı babayiğit bir oğlu varmış. Feyzullah Efendiyle Ali dede yaşıt ve iyi anlaşan muhabbetleri dillere destan iyi iki dosttur. Güdize anayla Abbas aynı avluda oynayarak birlikte büyümüşler birbirlerini sevmişlerdir. İki sevgili her yerde beraber olur, birbirlerinden ayrılmazlar. Bu birliktelik herkesin gözünden kaçmadığı gibi laf söz olmaya da başlar. Feyzullah Efendi bu sevginin güzelliğine hayran kalarak iki gencin birlikteliğini içinden geçirir. Bir gün Ali ağayla muhabbet ederken Ali ağa Güzideyle Abbası yüz göz edelim, bu gençler birbirlerini seviyorlar der. Feyzullah Efendi resmen kızına Abbası ister gibi Ali ağadan Abbası ister. Bu olay bana Kerbela da Hz. Hüseynin kızıyla Kasımın toyuna düğününe benzetiyorum. Ali ağada bende bu konuyu sana getirmek için fırsat kolluyordum der. Ege bölgesinin görgü sorgu işlerini yapalım, talipler haber gönderiyorlar gelince hemen bu işi bitirelim der.
Ali ağa dedelik yapmak için Kamberi yardımcıları ve oğlu Abbas ile Atlarına biner yola çıkarlar.
İzmir, Manisa, Gediz, Kütahya, Eskişehir’i köyden köye At üstünde gezerler. Talipler pirlerini
özlemişlerdir ki, görgü sorgu Cemleri yapınca köylüler ısrarla kalmalarını isterler. Daha gidecekleri çok köy vardır Ali ağa acele eder Dergâha varınca hayırlı bir işleri de olacaktır. Ali ağa Kamberi, oğlu ve yanındaki yardımcıları. Gediz ırmağını geçip karşı köylere gitmek için yola koyulurlar. Eski bir Türkmen geleneğinde Babadan atadan önce Ata binmek büyük saygısızlık sayılırmış. Abbas babası ve yanındaki büyüklerinden önce Atına binerek, büyüklerin Ata binmesini bekler. Abasın acelesi vardır sevdiğine sözü vardır, bir an önce dergâha gitmektir çabası. Guruptakiler bu hareketi garipserler ve Ali dedeye bakarlar. Ali dede oğlunun bu saygısızlığına çok sinirlenerek Abbas derin sularda boğulasın diye beddua eder. Gurup Gediz ırmağının geçidini ararken Abbas atını Irmağa sürer. Dur gitme burası geçit değil demeye kalmaz Abbas Irmağı derin sularına gömülür. Gediz Irmağının azgın sularında Abbas kaybolur. Ne yap salarda Abbas ı bulamazlar ve bu acı haberle büyük bir üzüntüyle dergâha dönerler.
Güzide ana bu olaydan sonra evlenmez ve kendini saza söz muhabbete verir. Herkes ondan korkar çekinirmiş, delidolu birisiymiş. Haksızlığa helede yalana hiç tahammül edemez anında tepkisini koyarmış. Ebem Selnaz kadın anlatırdı bir gün Feyzullah efendiyle Güzide ana beraber oturuyorlarmış. Güzide ana buradan bir er geçti demiş. Feyzullah efendide Güzidenin içinden er geçti herhalde diye ona takılınca. Güzide ana ne sapur, supur konuşursun kör olasıca diye tepki göstermiş derdi. Bu kötü haberi duyan Güzide yıkılır ve aşağıdaki deyişi söyler.
Bulandı aşkımın seli
Acep gayrı durulmaz mı?
Hüsnün gördüm oldum deli
Akıl başa derilmez mi?
Yüzün benzer dolunaya
Sensin ömrüme sermaye
Yüzüm sürdüm hak-i paye
Hatırcığım sorulmaz mı?
Ferhat tır dağları delen
Şirin in yolunda ölen
Der Güzide Mecnun olan
Leyla sına sarılmaz mı?