Sabah Face’de Ahmet Peykenin sayfasında Babamız Ahmet Peyken vefat etmiştir paylaşımıyla irkilip olamaz dedim. 1980 öncesinin yılmaz, usanmaz ve uslanmaz mücadele insanının birden bire ölmesine benim aklım izin vermedi. 12 Eylülün en karanlık işkence tezgâhlarından geçip, Cezaevlerinin zulmetinin en ağır dönemlerinde en ağır koşullarda en sağlam çıkan Ahmet Peyken birden bire ölemezdi benim düşünce dünyamda. […]
Sabah Face’de Ahmet Peykenin sayfasında Babamız Ahmet Peyken vefat etmiştir paylaşımıyla irkilip olamaz dedim. 1980 öncesinin yılmaz, usanmaz ve uslanmaz mücadele insanının birden bire ölmesine benim aklım izin vermedi. 12 Eylülün en karanlık işkence tezgâhlarından geçip, Cezaevlerinin zulmetinin en ağır dönemlerinde en ağır koşullarda en sağlam çıkan Ahmet Peyken birden bire ölemezdi benim düşünce dünyamda.
Ahmet Peyken tek başına bir örgüt, tek tabanca bir mücadele insanıydı. Anadolu Halklar Derneğinin tek kişilik ordusuyla bütün Adananın siyasi dünyasında var olan birisiydi. Derneğin devamlı tek başkanı ve belki de tek üyesiydi. Herkes ondan korkardı neden mi? Polis, Mit ve sayın devletimizin bütün güvenlik ve istihbaratı onun peşindeydi. Herkes Ahmet’le aynı banka oturmaya, onunla çok samimi pozlar vermeye ve biraz yakın durmaya kesinlikle korkardı. Ahmet’le samimi olmak muhakkak Polisle de samimi olmak düşüncesiyle ondan uzak durmak bir insanın hayatında verdiği en doğru karardı. Karşıyaka Lisesinin en gözde atleti, herkesten her konuda en hızlı koşan koşucuydu.
Ahmet tek tabanca hareket eden birileri için yılmaz, uslanmaz, elde edilemeyen, boyun büktürülüp ıslah edilemeyecek bir baş belasıydı. Tecavüz ve uyuşturucuya karşı eylemde kendine özel derneğin pankartıyla en ön sırada yerini alır. Kadın cinayetlerinde, hak arayan Memur ve İşçi eylemlerinde, Üniversite öğrencilerinin hak arama mücadelesinin ilk ve en öncü eylemcisiydi. Kürt halkının yanında, Alevilerin taleplerinde ve hak talep eden herkesin en yakınında ki en gönüllü ve içten destekçisiydi. Her olayın resimlerini ve videolarını çeker, her olayda herkesten önce haber alıp ilk önce hareket edip hiç rötar yapmayan korkunun bile korktuğu tek eylemci idi.
Adaletsizliklere, hukuk katliamlarına, halkın aldatılıp soyulmasına, din tacirlerinin din istismarlarına karşı koyan korkusuz bir devrimci idi. Uyuşturucu baronlarına karşı devletin teslim bayrağı çekip boş bıraktığı yerlerde Ahmet tek başına karşı mücadele ederken, kendi mahallesinde bir uyuşturucu tacirinin elindeki pompalı tüfekle katledildiğini öğrendik. Hasan Balıkçının Urfa’da kaçak elektrik kullanımına karşı verdiği mücadelede katledildiği gibi Ahmet’te öyle katledildi.
Varoşlarda devrimci guruplar ve örgütler uyuşturucuya karşı büyük mücadele vererek onları mahallelerine sokmadılar. Devrimcilere karşı sayın devletimizin akıl daneleri uyuşturucu baronlarıyla beraber Sol guruplara karşı baronları uzaktan destekleyerek mahallelerin Sol gurupların elinden alınmasında büyük başarılar elde ettiler. 12 Eylülden sonra varoşlar Solun elinden alınmış şimdi tamamen torbacıların eline teslim edilmiş durumdadır. 12 Eylül harekâtı sadece Solun ezilmesi için öce dini gurupların FETÖNÜN devlet ve CIA eliyle desteklenip devlet içinde koca bir devlet yaratıldı.
Ahmet yakınlarına dostlarına kendini iyi anlatamadı, onun için hep yalnız kaldı, ondan uzak durmanın yollarını arayanlar Ahmet’ten uzak durdular. Ahmet 1980 öncesinin hiç değişmeyen aynı havada esen bir eylemciydi. Her şey değişti ama Ahmet seksen öncesindeki mücadele aşkından hiç kurtulamadı. Bir lokma bir hırka anlayışı ile yaşadı, dünyanın hiçbir variyeti Ahmet’in iç düzenini bozamadı. İçim buruk daha fazla söz söyleyecek laf kalmadı bende.