Cahillik cehalet, ilkellikle eş değerde bir kelime. İlkellik insanlığın doğuşuyla beraber, hiçbir beceri, bilgi, gelenek yaratmadan, insanların hayvanlar gibi iç dünyalarıyla yani önseziyle hareket etmeleri. Hayvanların bir eğitimi olsa da insanlar gibi, bir amaca yönelik eğitimi yoktur. Hayvanlar doğuştan yaşamlarını devam ettirecek bilgileri içgüdüleriyle sürdürürler. Bu içgüdüleriyle hareket etmeleri hayvanlar için değil ama insanlar için […]
Cahillik cehalet, ilkellikle eş değerde bir kelime. İlkellik insanlığın doğuşuyla beraber, hiçbir beceri, bilgi, gelenek yaratmadan, insanların hayvanlar gibi iç dünyalarıyla yani önseziyle hareket etmeleri.
Hayvanların bir eğitimi olsa da insanlar gibi, bir amaca yönelik eğitimi yoktur. Hayvanlar doğuştan yaşamlarını devam ettirecek bilgileri içgüdüleriyle sürdürürler. Bu içgüdüleriyle hareket etmeleri hayvanlar için değil ama insanlar için düşünüldüğünde cahillik olarak tanımlanır gereğini bilemez.
İnsanlığın doğuşundan bu güne, insanın yaşamındaki yarattıkları, yeni bilgiler, gelenekler ilkellikten kopuştur. İnsan hayatını kolaylaştırmak, güzelleştirmek, daha zevkli ve güzel bir yaşam sürdürmek için yeni beceriler elde edinir. İnsanoğlunun yenilikleri, insanlığın yararına olduğunu görerek, değerlendikçe üzerinde yoğunlaş ılır. Bu bilgiler, bilimler sıkı bir eğitim ve çalışmayla elde edilir. İlkel çalışma hiçbir yetenek, yardımcı, kolaylaştırıcı bir alet olmadan işin yapılmasıdır.
Bir işi en doğru, en kısa ve en basit şekilde yapmak aklın ürünüdür. Akıl beynin biriktirdiği bilgilere danışılarak
yapılan iştir. Hiç düşünmeden, danışılmadan öfkeyle, aceleyle yapılan iş akılsızlıktır. Bugün hiçbir bilgiye gerek olmadan her şeyi, akıllı telefonlara sorarak öğrenmek en kısa yol oldu. İnternetten her konu hakkında bilgi almak moda oldu, hastalanınca bile önce internetteki doktora danışılıp, gerekirse gerçek doktora, hastaneye gidiliyor. İnternette öyle bilgiler var ki, aynı konu hakkında, yüzlerce farklı yanıt var, peki hangisi doğru o belli değil.
Cahillik en kısa tanımıyla, hiçbir bilgi, eğitim, uğraş vermeden her şeyi en iyi şekliyle biliyorum diyen, çağımızın en büyük hastalığıdır. Bu cahillik, insanın, ailenin, ülkenin, ekonominin, düzenin ve her güzelliğin düşmanıdır. Neden her şeyde liyakat denilmiş, ekmeği ekmekçiye bırak üstede bir ekmek ver demiş bilge. Bu gün Tubitakın başına, bilimden habersiz din adamı atanıyorsa, her şey boş Kitap fuarlarına kitap almaya gelenden çok, boş vakit geçirmek için gelenler daha da fazla.
Gelişmiş ülkelerde, her evde özel Kütüphane odası var, bizde kitap koyacak raf bile yok, gerek görülmüyor. Hiç kimse nasıl yönetiliyor, neden eziliyoruz, kim bizi sömürüyor, neden işler iyi gitmiyor diye kendi, kendine sormuyor. Her şey Allahtan geliyor ya, hayır da şerde, şeriatın kestiği parmak acımazmış.
Dibe vurmuş durumdayız, ne kendi tarihini bilen, bilmiyorsa öğrenmek isteyen, araştıran yok. İnancını, siyasi düşüncesini soran, sorgulayan yok, gerek de görmüyor. Ama ne sorarsan hemen kendine göre bir cevap veriyor ki, evlere şenlik. Herkesin her konu hakkında acayip ileri bilgisi var ama bu bilgileri nasıl elde etmiş, onun bilgisi yok. Her konuda bir fikri olan sayın cahilin, hiçbir konuda,hiçbir araştırması, eğitimi, öğretimi kesinlikle yok. Ne güzel ya bu cahillik her şeyi biliyorsun.
Hani üçüncü Halife Hz. Ömer Mısır, İskenderiye’deki kütüphanesini ele geçirince, bize bir tane kitap yeter, o da Kur andır, başka kitap istemez, hepsini yakın demiş. Bu yüzden bütün bilim insanları Ömer i kitap yakan adam diye anarlar, çok da severler.
Yaşasın cahillik, sağımız solumuz sobe, bir insan ölene kadar her gün, kitap okumalı, her gün bir konu hakkında, bilgi sahibi olmak için araştırıp bilgi edinmeli ki, Çocukları da onu takip etsin.