TÜRK ORDUSU KİMİNLE MÜCADELE ETTİ

Cumhuriyetten bu güne kadar, Silahlı kuvvetler ve Kemalistler, ülke içinde en çok kiminle mücadele ettiler. 1930 yılından 2010 yılına kadar, Kemalist Ordu mensupları, Laikliği ve Cumhuriyeti koruma adına neler yaptılar. Ülke içinde Cumhuriyete ve devlete karşı en tehlikeli gördükleri kesim kimlerdi. Bu sorular, yanıtlanması gereken sorulardır, Ordu millet el ele, Milli Ordumuz onurumuzdur düşüncesi, herkesin […]

Yayınlama: 19.02.2020
A+
A-

Cumhuriyetten bu güne kadar, Silahlı kuvvetler ve Kemalistler, ülke içinde en çok kiminle mücadele ettiler. 1930 yılından 2010 yılına kadar, Kemalist Ordu mensupları, Laikliği ve Cumhuriyeti koruma adına neler yaptılar. Ülke içinde Cumhuriyete ve devlete karşı en tehlikeli gördükleri kesim kimlerdi. Bu sorular, yanıtlanması gereken sorulardır, Ordu millet el ele, Milli Ordumuz onurumuzdur düşüncesi, herkesin ortak düşünceleridir ama.

1940 yıllarında, Türkiye NATO Paktına girdikten sonra, ordudaki subayların, yörüngeleri değişmeye başladı. NATO demek aslında Amerika demektir, bunu bu gün daha iyi anlıyoruz. NATO ya girdikten sonra, NATO Ordusu olduk desek çok ta yalan olmaz. Askerlerimizin eğitimi için, Amerika’ya gönderdiğimiz Subaylarımız, bir şekilde, Amerikan yanlısı oluverdi.

Türk devletinin ve Ordunun tek korktuğu SSCB Rusya ve Komünistler oldu, tek düşman, tek korku böyleydi. 1947 de Amerika’ya ilk giden 16 Subay içersinde, Alpaslan Türkeş gibi vatan millet sevdalıları vardı. Ruzi Nazar Rusya’dan Amerika’ya intikal etmiş, büyük ve muhteşem Türktü, Amerika’da Alparslan Türkeş ile tanışıp dost olmuşlardı. İkinci dünya savaşında, Ruzi Nazar Hitlerin yanında kendi ülkesi Rusya’ya karşı savaşan, Hitlerin ajanıydı. Rusya’ya karşı Alman istihbaratının başındaki, en büyük adam Reinhart Gehlen. Yahudi ve Komünist kasabı, olan adam, İkinci dünya savaşından sonra, Amerika’ya götürüldü. Gehlen 1947 de CIA nın kurulmasını sağladı, ikinci dünya savaşından sonra. Dünya Yahudi soykırımını yapanları yargıladı ama Gehlene hiç kimse dokunmadı.
1947 yılından sonra, Türkiye Ordusu sadece solcular, Komünist yazar, sanatçılarla uğraşmaya başladı. Ordu bir şekilde hükümetleri yönetip yönlendiriyordu, sözünü dinlemeyenleri, bir darbeyle indiriyordu.
Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Aziz Nesin, TKP, TİP gibi Sol örgütler, Sendikalar Ordunun en büyük düşmanı sayıldı. Nerede bir sol örgütlülük sezildi ise, yok edilmesi gereken mikrop olarak görüldü. Denizler, Mahirler ve başka devrimciler en büyük devlet düşmanı sayılıp, yok edildiler.
Dünden bu güne, bu gelenek devlet ve ordu içersinde iyice yerleşti, Solun gelişmemesi için. 12 Martlar, 12 Eylüller, Kemalist Ordu mensupları tarafından, Solun ezilmesi için yapıldı. Kominizme karşı kurulan dernekler, Komando kampları, NATO ve CIA nın Ordu ve Mit içindeki, adamları tarafından örgütleniyordu.
Ordunun Mitin ve devleti yönetenlerin hiçbir zaman Dinci örgütleri, devlet ve Cumhuriyet düşmanı olarak görmediler. Yeter ki Solcu olma, Mevlana gibi ne olursan ol gel der gibi, devletin kanatları altına alındılar. Mahir Kaynak, Mitin ömrü, ülke içinde Sovyet, yanlısı ve örgütlülüğünü aradı ama hiçbir zaman bulamadı diyor.
12 Eylülcü Kemalist Subaylar, dinci ve gerici örgütlere karşı, Solun direnme gücünü kırdık, bunda yanlış yaptık der gibi bir öz eleştiri yaptıklarını duyarız.

Dengeleri değiştiren Ordu Solun dinci ve Irkçıların karşısında dayanma gücünü yıktı. Solun olmadığı her yerde, din, iman, ırkçılık, yalan dolan çoğalır. Dinci, ırkçı ve gericiliğin düşmanı Solun ve Sınıf mücadelesinin gelişmesidir. Bu gün tamda Solun piyasaya çıkma zamanıdır, kişisellikten uzak Sol değerler üzerinden Sol politikayla.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.