Dünya üzerinde’ki vahşi Kapitalizm ve uzantıları, kendilerine daha fazla sömürü alanı ve azami kâr sürecinin kesintisiz olarak sürmesinin peşindedir. Öne sürdüğü çeşitli kılıflar altında yeni yeni icatlar üreterek,karlarına kar katmak istiyorlar. Onlar karlarına kar katar’ken, emekçi yığınları daha’da yoksullaşarak yokluk içerisinde kıvranmaya devam ediyor. Esnek güvencesiz çalışma biçimleri ve işsizleştirmenin önü açılıyor. Kapitalist sistemin getirdiği […]
Dünya üzerinde’ki vahşi Kapitalizm ve uzantıları, kendilerine daha fazla sömürü alanı ve azami kâr sürecinin kesintisiz olarak sürmesinin peşindedir. Öne sürdüğü çeşitli kılıflar altında yeni yeni icatlar üreterek,karlarına kar katmak istiyorlar.
Onlar karlarına kar katar’ken, emekçi yığınları daha’da yoksullaşarak yokluk içerisinde kıvranmaya devam ediyor. Esnek güvencesiz çalışma biçimleri ve işsizleştirmenin önü açılıyor.
Kapitalist sistemin getirdiği baskı, sindirme ve sömürü dayatması ile, vurdumduymaz biatcı bir toplum yapısını oluşturmanın gayreti ve çabası aralıksız devam ediyor.
Dünyanın dört bir yanında ve ülkemizde mualesef sermaye ve iktidarlar bir türlü doymak bilmiyorlar. Olanlar hep gariban yoksul emekçiye işçiye ve emekliye oluyor. Gün geçmiyor’ki zamsız bir gün yaşansın.
İğneden ipliğe, bir biri ardına her şeye yapılan zamlar devam eder’ken, işçinin memurun, emeklinin maaşı yerinde saymaya devam ediyor. Halkın derdinden anlayan yok. İşçi mağdur, köylü mağdur çifci mağdur. Nereye varacak bu işin sonu.
Vatandaşın temel hak ve özgürlükleri, anayasal haklar yok sayılarak, baskı ve sindirmelere, yapılan hukuksuzluklara göz yumulacağımı sanılıyor. Böyle düşünülüyorsa aldanılıyor derim. Bu yöntem ve uygulamalar belki bir müddet halk üzerinde etkisini gösterir ve yapılabilecek karşı tepkiyi susturabilirsiniz. Ancak bu nereye kadar devam edebilir…
Vatandaş ac perişan,yokluk içerisinde yaşıyor. Almış olduğu maaş yetmiyor ve her gün yapılan zamlar altında eziliyor. Bu görmezlikten gelinecek bir durum değildir. Ülkede konuşan herkese terörist muamelesi gözüyle bakılıyorsa, bu yanlış bir şeydir. İktidarlar halkın mutluluğu için çözüm üretmek zorundadır. Sorunları çözmede iktidar kadar, mualefete’de büyük sorumluluklar düşmektedir.
Hani inancımızda bir deyim vardır. ”Komşusu ac yatarken, kendisi tok yatan bizden değildir” der. Yapılan uygulamalara bakılınca, insanlar gerçekten bu tür yaşamayı hak ediyormu diyorsunuz? Asla değildir.
İşsizlik yoksulluk açlık sefalet almış başını gider’ken, her şeyi mubah ve ganimet sayarak servetine servet katan bir avuç azınlık ve yalaka takımları belki mutlu olabilirler. Ancak halkın büyük çoğunluğu mutsuz yaşamaya devam ediyor.
Şatafatlı saltanat ve gününü gün edenlerin işleri tıkırında olabilir.Ancak utanmadan sıkılmadan halkın derdini yok sayarak, ortalığı güllük gülüstanlık görmek ve göstermek, soruyorum Allah aşkına hangi kitaba, hangi hak hukuk ve adalete sığar.
Oysa demokratik yaşam ve demokrasi içerisinde insan hak ve özgürlüklerine saygı çerçevesi içerisinde, adil ve şeffaf olarak yapılan her hizmet huzuru sağlayacağı gibi, sosyal adalet ve paylaşımcılık’la çözümlerin üretildiği bir yaşam biçimi, Ülke’de huzur ve barışı getirecektir. Bu sözde yanlış olan bir şey varmı? Taktir sizlerin. Kalın sağlıcakla…