Birisi ölünce hemen herkes başlıyor: Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun. Ruhu şad olsun. Yattığı yer Peygamberimizin yanı olsun. İyi hasda; Bunu söyleyenlerin bir çoğuda ateist, tanrı tanımaz güya materyalist….. Bu iyi ve güzel dilekte bulunanların çoğu, Allahın varlığına inanmıyor. Cennete, cehenneme helede öteki dünya ve ahirete hiç inanmıyor. Peki? Bu kadar inançsızlıkla, ölen merhumun nasıl cennete gitmesini diliyor? İnanmadığı ve olmadığına […]
Birisi ölünce hemen herkes başlıyor: Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun. Ruhu şad olsun.
Yattığı yer Peygamberimizin yanı olsun. İyi hasda; Bunu söyleyenlerin bir çoğuda ateist, tanrı tanımaz güya materyalist…..
Bu iyi ve güzel dilekte bulunanların çoğu, Allahın varlığına inanmıyor. Cennete, cehenneme helede öteki dünya ve ahirete hiç inanmıyor. Peki? Bu kadar inançsızlıkla, ölen merhumun nasıl cennete gitmesini diliyor? İnanmadığı ve olmadığına kesin kani olduğu cennete ya da cehenneme gitmesini hangi akılla istiyor.
O kadar ilginç bir akıl tutulması ve tutarsızlık içersinde yaşayan insanlar görüyorum ki, Sağımda, solumda ve her yanımda, bende anlayamıyorum ve şaşım, şaşım şaşırıyorum…
Adam materyalist, pozitif bilime inandığını her defasında tekrar, tekrar söyleyip, ama kendisi bu saydıkları, eleştirdikleri ve inanmadığı her şeyi bir ağız alışkanlığıyla her gün kendisi, bizzat tekrarlıyor ve yaşamaya devam ediyor.
Adam şeker hastası, bir kereden bir şey olmaz kabiliyle, önüne gelen, çukulatayı, şekerlemeyi curh götürüyor. Doğalcı, doğaya aşık olan birisi eline av tüfeğini alıp dağa çıkıyor….
Bir insan iyiliği, gerçeği, bilimi savunuyorsa onun gerekleri ne ise öyle yaşamalı. Bilimsel olmayan, gerçekçi olmayan her bozuk gidişata kendisini uydurup, mahalle baskısı ve geleneklere aynen kendiside devam edip uyuyor. İyi olmak yetmiyor, iyi olmayanın, yani kötünün yanında, yöresinde durmayacaksın.
O kötünün, bilimdışı, doğa karşıtı hiç bir şeyin işine, hesabına yarayacak hiç bir şeye katılmayıp, her hareketinde onun karşısında duracaksın.
Söylemlerinle değil, yaşamınla, hareketlerinle ve ruhunla karşı olup o kötünün, beğenmediğin ve inanmadığın her şeyin her zaman karşısında dim dik karşı olacaksın. Anlamadığın duaya amin deme demiş Hünkar Hacıbektaş-ı Veli…
Her gün hiç anlamadığın bir dilde günde kaç defa Arapça ezan veya Kuran okunuyor. İnsan anlamadığı bir şeye amin diyebilirmi?
Bir cenazede hiç anlamadığın bir dilde,hoca dua adı altında hurafe akıl dışı laflar edebilir. Anlamadığın bilmediğin bir şeye amin diyerek ellerini havaya kaldırıp iman etmek hoş olmasa gerek…
Yakınının, komşunun mevlüdüne katılıp, hiç inanmadığını söylediğin şeylere tutarsızlık edip kendi düşüncelerine ihanet eder gibi, her gün kendini inkar ediyorsun. Aç, açıkta, işsiz,evsiz kalıyorsun
Bir gün sokağa çıkıp, Abu- Zer gibi davranamıyorsun. Olmayan ve inanmadığını söylediğin Alah senin belanı vermiş.
O bela sana az bile.
O inanmadığın inançların peşinden, kör kurşun gibi gittikçe olmayan Allahın sana daha çok belalar yükleyecek. Allah rahmet eylesin, mekanın cennet değil cehennem olsun. Kulağın duymasın, gözün görmesin, şaşı bile bakama tamammı? Dediğimde toplum aforozu kaçınılmaz olacaktır.