Galiba 4 yada 5 yaşlarındaydım.. Sirenler çaldı. Korkuyla anneme sarılarak sormuştum “Ne oldu anne” diye. Annemin o derin üzüntüsü ve kederli gözleriyle “Bugün Atatürk öldü kızım”deyişi, çocuk kalbimi acıtmış ve hiç bilmeden, hiç tanımadan ilk kez o gün ağlamıştım bir insan için.. Daha sonra onu okudum, dinledim daha çok tanıdım..Tanıdıkça sevdim, hayran oldum, şükran duydum. İyi’ki bize […]
Galiba 4 yada 5 yaşlarındaydım..
Sirenler çaldı. Korkuyla anneme sarılarak sormuştum “Ne oldu anne” diye. Annemin o derin üzüntüsü ve kederli gözleriyle “Bugün Atatürk öldü kızım”deyişi, çocuk kalbimi acıtmış ve hiç bilmeden, hiç tanımadan ilk kez o gün ağlamıştım bir insan için..
Daha sonra onu okudum, dinledim daha çok tanıdım..Tanıdıkça sevdim, hayran oldum, şükran duydum. İyi’ki bize gönderilmişti, iyiki bizim liderimiz olmuştu…
Ama yıllar geçtikçe her onu andığımda içimde tarif edemediğim bir eksiklik, bir huzursuzluk hissediyordum..Eksikliğin onu birebir tanıyamamaktan geldiğini anladım. Eğer bir zaman makinası yapılsa ve nereye gitmek istersin diye sorulsa cevabım kesinlikle ‘onun yaşadığı zamana ‘gitmek olurdu.
Onunla oturup ülke sorunlarını konuşmak, devrimleriyle ilgili akıl vermek ‘kimbilir belki benim fikirlerimden birini kullanırdı’ Beraber rakı içebilmek kahkahalarla gülmek yada mavi gözlerine bakıp hüzünlenmek isterdim..
İlk kez dört,beş yaşlarında onun için ağlamıştım..
Son yıllarda ne zaman onu düşünsem daha çok ağlıyorum. İçimdeki huzursuzluğun sebebini de anladım ama bunu ancak yazılarımdan aktarabilirim size zamanla..Bu hissin geçmesi için çok şeyin değişmesi lazım çok..
Ey büyük Türk seni çook seviyor ve özlüyorum..Tanrım ve melekleri yanında olsun..