ÂLEM BİLİRKİ KÖROĞLU KIZILBAŞ

16 ve 17 yüzyıllarda her 10 yılda çıkan küçük halk isyanları vardır ki bunlara tümden Celali isyanları diye tarihe geçerken, Köroğlu’da bir Celali isyan lideri olarak tarihte yerini alır.

Yayınlama: 28.08.2024
A+
A-

Anadolu insanı Selçuklu ve Osmanlı yönetimlerinde aç, susuz ve zor bir yaşam sürdü. 16 ve 17 yüzyılda dirlik ve düzenin bozulup sarayın halkın üzerindeki baskı ve vergileri ağır şekilde arttırmasıyla yaşam koşullarının çekilmez hale geldiği yıllardır. Her dönem bir önceki dönemi aratır hale gelir. Rüşvet, zor, hukuksuzluk ve adaletsizlik halkı canından bıktırıp, halkın kendi kendine bu beladan kurtuluş arayışlarına girmesine sebep olur. Beylerin, Paşaların ve zorbaların bütün yükü
gariban halkın üstünde çekilmez bir zulümdür. Köylü toprağını zorbalara kaptırıp çifti, tarlayı ve evini terk edip şehirlere akmaya başlar ki buna ‘’Çİftbozan’’ derler. Bu dönemlerde halkın içinden halkın istek ve arzularına uygun davranan deliler ortaya çıkar.

Bu deliler Avrupa Ortaçağında Robin Hood gibi, zenginden alıp fakire veren, halkın derdine derman olmaya çalışıp, Ağayı, Paşayı, Kervanları soyan Anadolu halkının delileri ve kahramanları Köroğlular meydana çıkar.
16 ve 17 yüzyıllarda her 10 yılda çıkan küçük halk isyanları vardır ki bunlara tümden Celali isyanları diye tarihe geçerken, Köroğlu’da bir Celali isyan lideri olarak tarihte yerini alır. Osmanlıdaki ekonomik çöküntü hırsız ve haramilerin çoğalmasını tetikler. Şehzadelerin taht kavgası, yağma ve seferlerin yapılamaması, devlet adamlarının halkın sırtından geçinmesiyle ‘’çiftbozanlar’’ çoğalır.
Yavuzun Alevi avı hızı alırken Osmanlıya karşı ilk ayaklanmalar Yozgat [ Bozok, Sızır] Türkmenleri arasında başlar. Her on yılda hortlayan Celali ayaklanmalarına tarihçiler Kızılbaş ayaklanması derler.
Bolu – Gerede arasındaki yerel yöneticilerin zalimliklerine karşı ayaklanan gurubun başında Köroğlu vardır. Türk halkının dirlik ve düzenlik kavgası – Celali isyanları adlı Mustafa Akdağın kitabında Köroğlu gibi eşkıya gurupları anlatır.
Osmanlı, kendisini Allahın yeryüzündeki tek temsilcisi ve sultanı olarak halka (Ehlisünnet vel cemaat gurubuna) dinen kabul ettirmiştir. Camiler, Kur an okunan her yerde, Osmanlı dinin, imanın ve şeriatın kılıcı olarak tanımlanıp, Osmanlıya ve yönetime karşı gelenleri din düşmanı, müşrik, katli vacip ve en önemli tanımı ise ‘’Kızılbaşlık’’ olarak damgalanmıştır. Kızılbaş, Osmanlının koyduğu ağır ve angarya vergilere karşı çıkıp, vermeyen, karşı koyan ve Osmanlıya toptan isyan edenlere denmeye başlanır. kızılbaş, şeriata, şeriatın bütün kanun ve yasaklarına karşı koyan, içki içen, saz çalıp türkü söyleyen, kadın, erkek beraber eğlenip, şarkılar, türküler söyleyip, cem yapıp, semah dönenlere denip damgalanır. Müslümanlarca 5 Kızılbaş öldüren cennete gider inancı, her Müslüman için cennetin anahtarı ve adresidir.
Celali isyanlarının merkezi, Anadolu’nun tam ortası Bozok sancağına bağlı olan Sızırdır. Sızır da Şah Veli diye bir Kızılbaş Celali Babası başına binlerce mürit toplayıp, Osmanlının akıl dışı koyduğu ağır vergilere karşı halkı ayaklandırır. Celal Babalar, Coli( Alaman) Cogi Babalar, bu bölgelerde her yerde pıtrak gibi bitip, günden güne çoğalır. İrene Melikof, Sızır a bir dönem iskân ( Yerleşim) edilmesinin yasaklanıp, boş bırakıldığını anlatır. Kuyucu Murat Paşa bu bölgelerde zamanında çok kuyu kazdırıp diri diri, çok Celaliyi toprağa gömmüştür. Çok amcasız ve merhametsiz olan Kuyucu Murat, küçücük çocukları kendi elleriyle boğup, kuyulara attığını, halk hikâyelerinde yaşlı ağızlardan, akan
gözyaşlarıyla anlatılan hikâyeler e çok konu olmuştur.
Bolu beyi, seyisi Yusuf a bana en iyi Atları getir der. Yusuf her yeri gezip dolaşır ve dağda bir Irmak ya da Göl kenarında bir aygırın aştığı Atın Tayını alır. Tay çok çelimsiz ve sevimsizdir, Bolu Beyi Tayı görünce Yusuf a sen benimle alay mı ediyorsun diye hiddetlenir ve Yusuf a ceza olarak gözlerine mil çektirerek iki gözünü de kör eder. Seyis Yusuf o çelimsiz Tayı alarak köyüne gelir. Yusuf un 15
yaşında Ruşen Ali adında gürbüz bir oğlu vardır. Ruşen Ali ve babası Yusuf, Bolu beyinden öç almak için plan yaparlar. Yusuf bir rüyasında Hızır ı görür ve Hızır Yusuf a ne yapması gerektiğini söyler.
Yusuf ve Ruşen Ali bir ulu Irmağa gidip o sihirli köpükleri Yusuf a içirip Yusuf un gözleri açılacaktır.
Baba oğul bu ulu ırmağa giderler ve Ruşen Ali Irmakta ki üç köpüğü toplar. Ruşen Ali susayınca unutup o sihirli köpükleri içer. Bu köpükler sonsuza kadar yaşama gücü, yenilmez bir yiğitlik ve ozanlık gücü verecektir. Türkmen söylencelerinde Köroğlu düşünde Hz. Ali yi görür ve Ali kendisini kutsar.
Türkmen söylencelerinde Köroğlu’nun adı Rencum – Yusuf’un adı Kördübeloğlu[ Kurt Bahadırdır]. Başka bir söylencede Köroğlu Rempul Bey Ruşen’dir. Köroğlu hikâyesi bütün çevre ülke halklarında işlenmiştir, Ermeniler de Köroğlu’na sahip çıkarlar Ermeniler de adı Hor dur. Hor Çalal Kürtlerine karışmış adı bozularak Kör olmuştur.
Köroğlu Hz. Ali ye özenir onun gibi yiğit, onun gibi yenilmez ve adaletli olmaya çalışır. Aman dileyene, fakire ilişmez onun derdi zalimledir. Türkülerinde Kır Atı Hz. Âlinin Düldülüne benzetip senin sözünde duran Âlinin yardımcısı Kamber gibi kul olaydı der. Köroğlu, Kızılbaşlığını da özellikle birçok şiirinde özellikle vurgular. Sivas, Tokat, Amasya ve Yozgat Alevileri Köroğlu’nu katıksız Alevi kabul edip, kendilerinden sayarak Kır At semahı Cemlerde dönülür. Bu İllerin köy düğünlerinde güreş tutarken kesinlikle yiğitlik havaları yani Köroğlu türküleri Davul Zurnayla çalınır. Köroğlu yiğitlemesi, güzellemesi ve koçaklama sı olmadan Zurnayla çalınmadan kesinlikle düğün son bulmaz.
Bu gün Köroğlu türküleri söylenilmeye, söylenilmeye neredeyse o yiğit ve halkın kahramanı unutulmaya yüz tutmuş durumda. Halk kendisinin söylemek isteyip de söyleyemediği sözleri başka birilerinin adıyla söyleyip, başkası söylemiş gibi o kişiye söylettirmiş olur. Köroğlu şiirleri ve türküleri halkın içindeki yiğitlik ve mertlik duygularıyla süslenmiştir.
Köroğlu yerel beylerin [ Bolu beyi gibi] ve Osmanlının halkın üzerindeki baskılarına karşı silahlanıp dağa çıkar. Köroğlu bir türküsünde uykudan uyanan katılır bana diyor. Baskıdan, yoksulluktan usanan halkın yiğit gençleri bu zulme karşı eşkıya olup Köroğlu’na katılır. Köroğlu kendisine soyguncu ve eşkıya diyenlere çok bozulup ben kul hakkı yiyenleri soyuyorum der. Fakir, fukarayı Köroğlu’ndan aman dileyen, yardım isteyen, sıkıntısı olan kim olursa olsun yardımını esirgemez. Mal yemez tamahkârların malına el koymayı hak bilen Köroğlu fakiri, fukarayı soyan zalimleri soymayı kendine ibadet sayar.
Bu gün Ankara, Bolu sınırında Karaşar Alevi köylüleri Köroğlu’nu kendi topraklarında yetişmiş bir Alevi kahramanı olarak kabul edip Köroğlu’nu yeniden gündeme getiriyorlar. Alevi Bektaşi Federasyonu genel merkez yöneticisi Alaattin Türkoğlu önderliğinde Köroğlu belgeseli yapmak için projeler hazırlıyorlar. Alaattin Türkoğlu uzun dönem Pirsultan örgütlülüğü içersinde mücadele etmiş
önemli bir kişi. Bizden selam olsun dünün ve bu günün Köroğlu ve delilerine.