BU YIL BAHAR ÇOK GÜZEL

Bu yıl çocukluğumun baharını andıran bir baharla karşıladı bizi bahar. Memleket Sivas,Şarkışla olunca her yıl doğduğum Kaymak köyüne giderim. İnsanın çocukluğunun geçtiği yer onun ilkgöz ağrısıdır, vazgeçilmez bir aşkla bağlıdır. İnsanın doğduğu değil doyduğu yerdir vatan derler bu teorik olarak doğru. Yalnız insanın çocukluk yıllarında ilk gördüğü toprak, dağlar, ırmak dereler, acı, tatlı yaşanmışlıklar, kişinin […]

Yayınlama: 13.08.2020
A+
A-

Bu yıl çocukluğumun baharını andıran bir baharla karşıladı bizi bahar. Memleket Sivas,Şarkışla olunca her yıl doğduğum Kaymak köyüne giderim. İnsanın çocukluğunun geçtiği yer onun ilkgöz ağrısıdır, vazgeçilmez bir aşkla bağlıdır. İnsanın doğduğu değil doyduğu yerdir vatan derler bu teorik olarak doğru. Yalnız insanın çocukluk yıllarında ilk gördüğü toprak, dağlar, ırmak dereler, acı, tatlı yaşanmışlıklar, kişinin bedenine, beynine işlemiştir. Oradan dünyanın en güzel yerlerine gitseniz, birazcık uzaklaşsanız, hemen özleyiverirsiniz. İçinizde bir şeyler yanmaya başlar, sizi zorla alır geri oralara götürür. Oraları hiç bilmeyen biri gitse sıkılır, iki gün sonra kaçmak için çareler arar. Çünkü oraların yabancısı için o dağlar, ovalar, dereler hiçbir şey ifade etmez. Hiçbir aşinalığı, ufacık bir anısı yaşanmışlığı yoktur. Sizin memleketiniz en kötü bir coğrafya olsa bile, sizinle anılar olan dağları, taşları bütünleşmiş iç içe geçmiştir. Ne orası seni nede sen orayı asla bırakamazsın.
Uzun yıllardır bir kuraklık susuzluk bu memlekette hüküm sürdü. Her yıl gittiğimde hep çocukluğumdaki dönemleri hayal eder bir iç çekerdim. Bu yıl kırk yıl öncesi bir durum yeniden yaşanmaya başlandı. Bu Korona belası insanları çok sıktı, memlekete gitmek için çareler ararken abim bir yolunu bulup bir izin kopardık. İki aydır ki memlekette, Adana dan uzak Sivas topraklarında yaşam sürdüm. Dereler bol sularıyla çağlayıp akıyor, hemen, hemen her gün, kardeşim mantar toplayıp getiriyor. Yemek işi bana düştü, mantarları tuzlayıp, baharatlayıp, tereyağıyla doğru fırına, etten çok lezzetli oluyor. Kızılca toplayıp, soğanla kavuruyorum içine birazcık kavurma, yoğurt vazgeçilmez soframızın müdavimi oluyor. Narpız, kuzuğlak, yemlik, madımak doğa çok bonkör, doğanın nimetlerini bilene açlık yok. Annem Navruzu geçen yıl bu aylarda kaybettik, onun yaptığı şeyleri yapmaya çalışıyoruz. Bostanı boydan boya ektim, tam bir ayımı bostan ekimine harcadım. Domates,
salatalık, biber, patlıcan, pezik pancar, kırmızı pancar, fasulye, roka, maydanoz, tere, soğan, çilek, kabak, patates, ay çiçeği, mısır ektim. Mısır tohumu annemden kalan en az elli yıllık tohumlar, gdo lu falan değil, hakiki ata, yerli tohumu. Kardeşimin inekleri çok sütlü, günde sek san ila yüz litre süt çıkıyor.

Her gün Şarkışla’dan sütçü gelip sütleri alıyor, doksan kuruştan, bir yedi yüz elli kuruşa çıkmış, ne para. Köy çok küçük on hane, ama yüz hanelik bir köyün koyun ve inek sayısına eşit. Anamın yaptığı gibi peynir yapmaya başladık, kardeşim bu işleri daha iyi biliyor. Biz tulum peyniri yapıyoruz ve cereye, [küpe] basıp toprağa gömüyoruz. Geçen haziran temmuz ayın da yaptığım, iki küp peynir halen toprakta gömülü, ne zaman ihtiyaç olursa gömüden çıkaracağız. Köyde en büyük eksiklik bir kooperatifin olmaması, köylü sütünü çok ucuza sütçüye satıyor. Köylü kendi yağını, peynirini yapamıyor, bir mandıra yok, yağını, peynirini şehirden marketten alıyor. Köylü örgütlü ve bilinçli değil, teknik ve teknoloji yoksunu. Köyün içinden dağlardan gelen ve en az altı ay hiç durmadan akan bir dere var, eskiden hiç kesilmezdi, bu kuraklık yıllarında, haziranın ortalarında kesiliyordu. Köyün üstlerine küçük göletler yapılsa, bizim köye değil on köyün su ihtiyacını karşılar. Ama devlet millet için bir şey yapmıyor, hele de biz Kızılbaşların hiçbir derdine çare olan yok. Ama ben biliyorum ki, köylü
örgütlü olsa, şehirdekiler ve Avrupa’dakilerle, bir çok sorunu kolaylıkla aşar. Devlet köylere dönüşleri özendirmek için köyün yol, su vs gibi sorunlarını çözse, yine devlet kazanır.

On yıl önce ilçelerde Avrupa birliği katkılarıyla, büyük baş hayvan ahırları yapılıp, büyük krediler verildi. Bu projeler, Fötönün yandaşlarına kaynak aktarma projsiydi. Şimdi o ahırların hepsi boş, bir tane bile inek yok,
kredi alanlar o kredileri yediler, çoğu battı. Esas üretici olan köylüye bir kuruş bile kredi vermediler.
Yüz, iki yüz, beş yüz büyük baş hayvan kredileri verildi. Hâlbuki her köylüye, yirmi otuz ineklik krediler verilse idi, şimdi her köy gelişmiş olacaktı. Nedense bizim memlekette her şey tersine gidiyor, yalnız bu sene iklim tersine iyiye döndü. Bu yıl bari biraz sevinelim, şimdi yine memlekete geri dönme hayallerine başladım, o tarafa gidenler beni de almayı unutmasınlar.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.