Sol bir partide delege diye bir şey olmamalıdır

Dost sohbetlerinde, bir yerden siyaset tartışmaları açılıyor, sol siyaset nasıl olmalı? Solcu nasıl siyaset yapmalı diye. Bu tartışmalar öyle yerlere evriliyorki, Marks tan Lenin e, CHP den HDP ye ÖDP ye derken aklımıza gelecek her konu konuşulmaya başlıyor. Küçük bir gurup içindeki bu günlük tartışmalar çok verimli olmasa da, insanların bu konuları kapsamlı düşünmesine vesile […]

Yayınlama: 12.11.2019
A+
A-

Dost sohbetlerinde, bir yerden siyaset tartışmaları açılıyor, sol siyaset nasıl olmalı? Solcu nasıl siyaset yapmalı diye. Bu tartışmalar öyle yerlere evriliyorki, Marks tan Lenin e, CHP den HDP ye ÖDP ye derken aklımıza gelecek her konu konuşulmaya başlıyor. Küçük bir gurup içindeki bu günlük tartışmalar çok verimli olmasa da, insanların bu konuları kapsamlı düşünmesine vesile oluyor.

Sol bütün dünyada ezilenlerin, üretenlerin, altta kalan ve çoğunluğu teşkil eden genel halkın çıkarlarını savunan bir siyasi teoridir. Sanayi devriminden sonra gelişen işçi sınıfının, sorunlarını çözmek, bu sınıfın üzerindeki sömürü mekanizmasını, azaltmak ya da tamamen yok etmek teorileri üzerinde yoğunlaşmıştır. Komünistler, Sosyalistler, Sosyal demokratlar, Anarşistlerin hepside İşçi sınıfının geleceği hakkında teoriler üretmiş. Komünistler, Sosyalistler özel mülkiyetin tamamen ortadan kaldırılmasını, bunu bir devrimle savunmuş.

Sosyal Demokratlar Kapitalist sistem içersinde,Sosyal adaleti sağlayarak, kişi hak ve özgürlüklerini geliştirip, eşit yurttaşlık temelinde bir dünya tasavvur etmiş. Demokrasi gelişecek, işçi sınıfının hakları gelişecek, Grev, Toplu sözleşmeler, eşit işe eşit ücret vs. fırsat eşitliği, sosyal devlet ki bu [ devletin bütün yurttaşların, iş, eğitim, adalet, geleceği, sosyal düzeni, mutluluğunun garantisi anlamını taşır] Şimdi biz ülkemizdeki siyasetin ve siyasetçinin nasıl olması? Ve nasıl bir düzlemde yürümesi gerektiğine gelelim. Her şeyden önce sol siyasetçi, hiçbir özel, kişisel çıkar gözetmeden, bütün halkın çıkarını gözetendir. Bu sınıf mücadelesinde de aynıdır, bir işçi sadece kendi ücretini artırmak için patronla kişisel mücadele edecek yerde.

Bütün işçilerle birlikte, bütün işçilerin ücreti ve sosyal haklarının artırılması için birlikte mücadele etmelidir. İşçilerin tümünün kazanımının kendi kazanımı olduğu inancına sahip işçi kendi çıkarını en doğru şekilde savunup hak etmiş işçidir.

Sol siyasetçide,hiçbir özel çıkar gözetmeden, bütün ülkenin, Sosyal bir devlet olması için mücadele etmelidir. Laik bilimsel bir eğitimi savunarak, eğitimde bilimsel bilginin işlenmesini hedefler. Fırsat eşitliğini, herkesin aynı haklardan yaralamasını, torpilin, adam kayırmanın, olamayacağı şeffaf bir düzen için mücadele etmelidir. Bütün sorunların çözümünü geniş kitlelerin çıkarları doğrultusunda savunmalı, kimin,kimlerin, gurupların vs çıkarlarına alet olmamalıdır. Ne kendine, nede kendi akrabası ve çocukları için bir torpil, özellik aramamalıdır.

Çünkü ülkedeki bütün yurttaşların eşit haklara kavuşması demek, kendi çocuklarının ve akrabalarının da aynı hakkı alması demektir. Sol Partilerin üyelik vasıfları çok iyi tartışılmalıdır. Bu günlerde, CHP de delege seçimleri var bir sürü boş tartışma. Sol bir partide delege diye bir şey olmamalıdır.

Bir üye bir partinin siyasi, politik, ekonomik vs programlarını kabul ederek o partiye üye olur. Üye her yıl üyelik aidatını kendisi öder, partinin üye toplantılarına katılır, etkinliklerine ve eylemlerine katılır.

Avrupa Sosyal Demokrat Parti üyesi bir işçi, ücretinin yüzde onunu, partiye aidat olarak verirmiş, bu yüzde on ve yüzde bir arası değişirmiş. Sol bir partinin programları, bütün ülkedeki üyelerin en alt tabanda tartışılarak bir ortak mutabakata varıp, kabul ettikleri taslakların sonucudur.

Tepeden dikte edilen her siyasi, politik öneri solun eseri olamaz, bir gün kayaya çarpar. Parti içinde oluşacak politikalar, tabandan tavana tartışılarak, ayıklana, ayıklana seçilerek ortak kabulle belirlenmelidir. Üyeler partilerin politikalarını, tartışan, eleştiren, o politikaların oluşmasına her zaman katılan insanlardır. Her politikayı üyeler tartışıp katkı sunmalı, partinin her konudaki politikasını bilmelidir. Böyle aktif bir üye anlayışı olan bir partide, delege seçimi ve delegelik, sakattır solun hanesinde yoktur.

Ülkemizdeki Sendikalarda seçimlerde bütün üyelerin seçimi yerine, dele sistemi getirmişler. Bu yozlaşmanın, bütün üyelerin temsili yetini, körletmektir. Yılda on üye toplantısının en az beşine katılmayan, etkinliklerine,eylemlerine gelmeyen üye, parti içindeki seçimlerde oy kullanma hakkına sahip olmamalıdır. İşte böyle bir sıkı üyelik şartlarına uyan üye, gerçek sol bir partinin üyesidir. Bu etkin, bilgili üyeler kendi içlerinden, il başkanı, ilçe başkanı, milletvekili ve belediye başkanını seçer.

Genel merkezden vs atanan hiçbir kimse, kabul edilmemeli, üyelerin belirlemediği kimse bir yerlere gelmemelidir.

Bir partiye sadece, kendini, özelini düşünen bir siyasetçi, her konuda yanlışa düşerek, yanlış politikaların adamı olur. Kişisel çıkar peşinde olanlar, beni kimler yukarıya taşır düşüncesiyle, üzerine basarak yürüyeceği tipleri seçer. Bugün birileriyle beraber olan, kendisine fayda getirmeyeceği, kişi ve gurupları, anında bırakıp, kendine yarayacak kişilerin ve gurupların içersine yer alır. Bu tip politikacıların, ülkenin, halkın geleceği, mutluluğu, çıkarı önemli değildir, o kendincidir, kendini düşünür.

Bir siyasi Partide, örgütte, demokratik bir kurumda, temsilciler nasıl belirlenir. Liderler, Vekil adayları, Belediye Başkan adayları, İl başkanı ve İlçe başkanları nasıl seçilir. Lider ve temsilciler ben lider ya da temsilci olacağım diye ortada hiçbir şey yokken seçilmez. Temsilci vs olacak kişi, o partide, örgütte, işleyişi, yani pratik hareketlerinde, her konuda öne çıkan, her konuşmasında, bütün üyelerin ve kitlenin beğenisini kazanan, her etkinlik ve eylemde en doğru önerileri veren insandır. Her eylemde, her toplantıda, en doğru yolu, herkesin kabul edeceği, öneriyi getirendir. Her toplantıda, önüne çıkan ani karar verilmesi gereken işlerde, yine en doğru öneriyi, en kısa zamanda, gerçekçi bir anlayışla, hareket edendir.

Bazı insanlar gerçekten idealisttir, kendi içinde içselleştirdiği, düşüncelerini, pratik yaşamında uygular. Nasıl düşünüyorsa, hayatını öyle sürdürür, ilkelidir, kendi ilkesine ters olan hiçbir şeyi kabul etmez ve uygulamaz. Bu tip insanlar, önemli insanlardır ama kendi yanlışının farkına varamaz ise, onu doğru olarak kabul edip, o yanlıştan da dönmezler.

Bir partide, örgütte bazı üyeler, en ön saftadır, herkesten işine daha çok sarılır, herkesten daha fazla ilgilidir. Bu ilgi her konuda bilgi edinmeyi gerektirir, çok okur, çok çalışır ve araştırır, sorgulayıcı ve eleştiricidir.

Bir konuyu başka üyelerden daha iyi anlar ve sorunlara daha doğru yaklaşıp, doğru çözümler üretir. Her çalışmada, en doğru ve kabul gören öneriler ondan gelir. Böylece üyeler arasında, değer verilen,önerilerine, düşüncelerine üyelerden her zaman onay alır. Her zaman, ona danışılır, onun görüşü önemsenir. Bu yılların birikimiyle, başka üyelerin gözünde, denenmiş, pratikte doğru ve düzgünlüğünü ispatlamış birisidir. Kişisellikten uzak, benlikten yoksun, herkese aynı ölçüde yaklaşan,ön yargısızdır.

Gerçek politik insan, kendi politik anlayışının galibiyetini düşünür, en büyük arzusu,örgütünün başarısıdır. Bu insanlar küçük hesaplar peşinde olmazlar, benim olsun, ben oluyum demezler, bizim olsun, parti yâda örgütümüzün olsun derler. İşte bu insanlar liderlik vasfına sahip olmuş, o toplumun temsilcisi olacak düzeye gelmiş, önder insanlardır.

Bunları üyeler gereken yerlere aday gösterir, üyeler önerir, yâda kendisi önerirse, üyeler desteklerini esirgemezler. Avrupa’daki Sosyal Demokrat Partilerde, Türkiye’den giden göçmen işçi ailelerin çocukları, o partilerde Milletvekili oluyorlar. Avrupa da gelişen yabancı düşmanlığına rağmen, Türk, Kürt, Alevi, Çerkez insanlar, bütün ön yargıları yıkıp, Vekil, temsilci olabiliyorlar. Nedeni ise o partilerdeki, hal, hareketleri, mücadelesi,çalışkanlığı, kim oluşuna bakmadan seçilmelerine neden oluyor.
Türkiye’deki Sosyal Demokrat partilerde ve kitle örgütlerinde, ilkeli bir siyasi, Politik gurupçuluk yok. Guruplar siyasi düşüncelerden dolayı, ayrı guruplaşmalara girmiyorlar, genelde, kişisel çıkarlar, ön planda. Bu partilerde, halen sol kültüre ters olan, milliyetçilik ve inanç karşıtlıkları, kendi çıkarları için devreye sokuluyor. Hemşericilik, etnik, mezhepçilik, başaklarını siyasal olarak tuş etmek için, ondan faydalanmanın yolları aranıyor.

Demokratik kitle örgütlerindeki gurupçuluk, siyasi ve ideolojiktir, hangi gurup, yönetime gelirse, o kitle örgütünü, kendi siyasi görüşüne uygun bir yolda götürmeye çalışıyor. Bu yanlış tutum, başka siyasi düşüncedeki insanlar ve bağımsız üyelerin tepkisini çekerek, o örgüte bağlılıklarını zayıflıyor ve o örgütün gelişmesi, büyümesi duruyor. Bu kitle örgütlerinde, dernek, Sendika vs,yönetimlerine CHP gibi, çok ideolojik olmayan, merkez partililer geçince ise. Çok uç ideolojik bir savrulma olmuyor, daha çok kişisel kaygılar önde. Onlarda da devletçi, merkeziyetçilik hâkim kılınıyor,çok sol anlayışlara, tolerans tanınmıyor. İki tarafı da sorunlu bir hal var ülkemizde.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.