Yeni bir Eğitim – öğretim yılına, çözülemeyen bir çok sorunlarla başlanıldı. Deprem nedeniyle hasar gören okullarının bir an önce yapılmasını isteyen velilerden tutun da, ekonomik kriz nedeniyle okul masraflarının altında ezilen bir çok aile, çocuklarına karşı bir mahcubiyet içerisindedir. Bazı veliler okullarda ücretsiz yemek talebinde bulunurken, bir çok ailede ekonomik sıkıntılar nedeniyle çocuklarının okul araç gereçlerini dahi […]
Yeni bir Eğitim – öğretim yılına, çözülemeyen bir çok sorunlarla başlanıldı. Deprem nedeniyle hasar gören okullarının bir an önce yapılmasını isteyen velilerden tutun da, ekonomik kriz nedeniyle okul masraflarının altında ezilen bir çok aile, çocuklarına karşı bir mahcubiyet içerisindedir.
Bazı veliler okullarda ücretsiz yemek talebinde bulunurken, bir çok ailede ekonomik sıkıntılar nedeniyle çocuklarının okul araç gereçlerini dahi alamayacak durumda olup, okul servis taşımacılığı için nasıl ödeme yapacaklarını kara kara düşünmeye başladılar.
Türkiye’de bugün her beş çocuktan biri derin yoksulluk sorunları ile yüzleşmekte, yeterli ve besleyici gıdaya ulaşamamaktadır. Bu noktada yapılacak en acil eylem, bir an önce okullarda kamunun öğle yemeği hizmeti sunmasıdır.
Atanamayan öğretmenlerin çilesi ise bir türlü bitmek bilmiyor. Öğretmenlerin almış olduğu maaş eşitsizliği, başlı başına bir sorun ve çözüm bekler’ken her geçen gün eğitime olan güvensizlik de artmaya devam ediyor. Yeni öğretim döneminde, bu kutsal görevi üstlenen öğretmenlerimiz, bu sorunun bir an önce çözümünü bekliyor. Diyeceksiniz egitimde sadece sorunlar yumağı bu şekildemi gelişmektedir. Asıl sorunun kendisi iktidarın kendisidir. İktidar kendi açıklamaları ile çelişiyor.
Örneğin; İktidarın seçim vaadleri arasında mülakatların kalkma sözü de vardı. Seçimler bitti.Şu an geçmiş söylemle bu gün çakısıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimden önce “mülakatlar kalkacak” demişti. Yeni bir eğitim – ögretim yılı daha başladı. Öğretim yılı başladı başlamasına da, ancak şu an Milli Eğitim Bakanı, kalkmış “Hayır mülakatları mülakat gibi yapacağız” diyebiliyor. Peki bu bir çelişki değilde nedir? Siyasiler ağızlarından çıkacak olan kelimeye çok dikkat etmek zorundadır. Aksi hali şekilde görüldüğü gibi güven yitirir. Dileriz bundan sonra daha dikkatli davranılır ve yapılmayacak sözler verilmemiş olur.
Öğretmen adaylarına yazılı sınav denmiş, yazılı sınavdan başarılı olduğu halde sözlü mülakatla bir insanın emeği yok sayılması ve başka şeylerin dönmesi, bir güvensizlik ortamı yaratmaktadır.