Bankalar semiriyor!

Son yıllarda ülkemiz ekonomisindeki daralma; geniş halk kitlelerinin hızla yoksullaşmasına yol açtı.Türk-İş ve bağımsız araştırma kuruluşlarının yaptıkları araştırmalara göre; 10 milyondan fazla insanımız açlık sınırında yaşarken, 50 milyonun üzerinde vatandaşımızın da yoksulluk sınırında yaşam mücadelesi verdiği ortaya çıktı. 5’li çetenin hegomonyasında; emperyalizmin yerli işbirlikçileri ile ülkeyi talan ettiği, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını tükettiği son günlerde […]

Yayınlama: 25.01.2021
A+
A-

Son yıllarda ülkemiz ekonomisindeki daralma; geniş halk kitlelerinin hızla yoksullaşmasına yol açtı.Türk-İş ve bağımsız araştırma kuruluşlarının yaptıkları araştırmalara göre; 10 milyondan fazla insanımız açlık sınırında yaşarken, 50 milyonun üzerinde vatandaşımızın da yoksulluk sınırında yaşam mücadelesi verdiği ortaya çıktı.
5’li çetenin hegomonyasında; emperyalizmin yerli işbirlikçileri ile ülkeyi talan ettiği, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını tükettiği son günlerde boyalı basın tarafından da az çok dile getirilmeye başlandı. Vergi cenneti olan Karayipler’deki veya Seyşel adalarında kurulan şirketlerin yanı sıra ülkemizdeki yerli ve milli bankalar da bu soygundan pay kapma telaşında.
Ülke ekonomisi her yıl açık verirken, bankaların cirolarını ikiye hatta üçe katladıkları görülüyor. 50 milyon kişinin bankalarda işlem yaptığı, en az bu kadar insanımızın adliye saraylarında adalet aradığı ve hızla yoksullaştığımız gazete sütunlarına yansımış durumda.
Korona Virüs öncesi ekonomik krizin teğet geçtiği söylemlerinin dillendirildiği, ülke ekonomisinin yabancıları bile kıskandırdığı balonları uçurulurken; milletin yastık altında sakladığı birikimlerine göz dikilmiş, bu birikimlerin ekonomiye kazandırılması gerektiği
yönünde açıklamalar yapılmıştı.
Virüsle birlikte; ücretsiz izine göndermeler, kısa çalışma programları ve günlük 39 lira olan kısa çalışma ödeneğine mahkum edilen hatta işinden olan işçi yek ekmeğe muhtaç hale getirildi. Sendikalaşma ve hak arama mücadelesi içine girdiğinde de; İş Kanunu’nun 25/2 maddesi bahanesiyle kapı önüne konuluyor.
Kazanç kapısı kapatılan esnaf; destek kredileri veya Vergi/SSK borcu ötelemeleri adı altında borçlandırıldı. Dükkanı kapalı olduğu halde Elektrik, Kira, SSK/Vergi, Su giderlerini ödemek zorunda kalan esnaf, hızla borçlandırıldı. Geçmişte elde ettiği birikimleri birbir elden çıkaran ve yeniden dükkanını açmayı hayal eden esnaf aradan geçen süre içerisinde bitme noktasına geldi. Gelir sağlayacağı üretim araçlarını elden çıkarıp, köşesine çekilmek zorunda kalan binlercesinin durumu içler acısı.
Tarım sektörü de aynı sorunla karşı karşıya. Banka ve Tarım Kredi Kooperatifleri’nin faiz çarkında ezilen çiftçi tarlasını parça parça elden çıkarırken, traktörünü de pahalı enerji yüzünden çalıştıramaz hale geldi. Ürününü elden çıkaramayan, tohum, gübre ve mazot ve
işçilik parasını çıkaramayan çiftçi, ürününü tarlada bırakmak ve ekim yapmaktan vaz geçmiş durumda.  Giderek küçülen ve azalan ekim alanları ülkemizde gıda sorunu yaratırken, kendi çiftçisini yoksullaştıran Türkiye; ithalat yoluyla yabancı çiftçiyi kalkındırıyor.
Bankalar verdikleri kredileri kat be kat faiziyle geri alırken; mudilerinden de değişik adlar altında para tırtıklamaya devam ediyor.
BSMV, Komisyon, Gecikme bedeli, Erken ödeme bedeli, Masraf, KDV vb. isimlerle vatandaştan talep edilen ücretler katlanıyor. Kredi borcunuzu kapatmak istediğinizde de; karşınıza erken ödeme cezası çıkıyor. 1 gün geç ödüyorsunuz; bu kez gecikme cezası. Yani
öpmek için her türlü bahane hazır!

Kredi vermek için Radyo-TV, Yazılı basın gibi her türlü iletişim araçlarını kullanarak beyninizi iğdiş ediyorlar, krediyi çektiğinizde ise ananızdan emdiğiniz sütü burnunuzdan getiriyorlar.
Kredi borcunuzu kapatmak istediğinizde; erken ödeme cezasının yanı sıra virüs bahanesiyle banka önlerinde çile çektiriyorlar. Sonrasında dijital bankacılık sistemi adı altında sizi müşteri temsilcisine yönlendiriyorlar. Dakikalarca kulağınızda telefon müzik veya banka reklamı dinlemek zorunda kalıyorsunuz. Sonrasında Ananızın bile unuttuğu kızlık soyadı başta olmak üzere onlarca soru…

Tam işleme başlanacakken; müşteri temsilcisi kredi iptali veya hesap kapatma talebi duyunca başlıyor sizi caydırma çabasına. Olmadı; bu kez kredi kart numaranızı tuşlayın, yok gizlilik ilkesi gereği bir dizi başka soru, ardından ‘’hesabınızı göremiyorum, şubemize gitmeniz gerekir vs…’’ en sonunda sizi bezdirip, telefonunuzu kapatmak zorunda bırakıyorlar.
Yıl sonunda açıklanan cirolara bir bakıyorsunuz; kar oranları katlanmış ve bankalar semirmiş.… Mudiler ise; yolunmuş kaz
Onlar da biliyor; yasalar yanlarında ve her türlü esnekliğe sahip üstelik vatandaş aleyhine. Devlet zaten vatandaşını koruyamıyor veya korumak istemiyor!…
Mücbir sebep denilerek ötelenen krediler, borçlar kat be kat faiziyle geri alınıyor. Bankalar mücbir sebep diyerek vatandaşa ödeme kolaylığı getirmiyor. Bilakis; ülkemizde haciz sorunuyla karşı karşıya olan milyonların sayısı her geçen gün artıyor…
Anlaşılan o ki; her zaman olduğu gibi ekonomik krizin faturasını ödeyen halk sessiz kaldığı sürece sağılmaya devam edecek…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.