Günlerdir Ülkenin bir çok yerinde meydana gelen orman yangınlarıyla, mili değerlerimiz tek tek heba olur’ken, insan olarak bize düşen görevler nelerdir? Yaşanılan felaketin bilmem farkındamıyız… Resmen bir doğa katliamı yaşıyoruz. Yangınların oluşmasının altında yatan sebepler nelerdir? Bir insan olarak olanlara seyirci kalmak olabilirmi? Elbette seyirci kalamayız. Yangınla mücadele içerisinde olabilmek ve diri diri orman içerisinde yanan canlı hayvanların acılarını yüreğimizde […]
Günlerdir Ülkenin bir çok yerinde meydana gelen orman yangınlarıyla, mili değerlerimiz tek tek heba olur’ken, insan olarak bize düşen görevler nelerdir? Yaşanılan felaketin bilmem farkındamıyız…
Resmen bir doğa katliamı yaşıyoruz. Yangınların oluşmasının altında yatan sebepler nelerdir? Bir insan olarak olanlara seyirci kalmak olabilirmi? Elbette seyirci kalamayız. Yangınla mücadele içerisinde olabilmek ve diri diri orman içerisinde yanan canlı hayvanların acılarını yüreğimizde hissedebiliyormuyuz? Hissedebiliyorsak insan olduğumuzun farkındayız demektir. Sadece ülkede yaşananlar bumudur diye sorabilirsiniz.Elbette sadece olanlar bunlar değildir.
Karadenizde yaşanan sel felaketleri sonucu, canını malını kaybeden insanların acılarını çile ve kederlerini görebiliyor ve yüreğimizde hissedebiliyormuyuz. Onların dertleriyle dertlenebiliyormuyuz? İşte o zaman insan olduğumuzun farkındayız demektir. Bizler farkındayızda peki bizleri yönetenler, olanların farkındalarmı? Önemli olan elbette budur. Ancak hiç sanmıyorum. Rant uğruna doğanın kimyasıyla oynayanlar, dere yatağına konut yapılmasına dahi, ruhsat vermekten kaçınmayanlar dan elbette bunları bekliyemeyiz.Bu tür şeylerin bir daha yaşanmaması adına, yetkili merciler gerçekten gerekli önlemleri alabiliyorlarmı? Önemli olan bu ve bir insan olarak ben buna bakarım.
Yoksa bu işler lay lam lorla laf kalabalığıyla çözülemiyor ve çözülemez. Herkes ve sorumluluk sahibi olan tüm yetkili merciler, olayların vahametinin farkında olmak zorundadır. Burada hem iktidarlara hem yerel yöneticilere büyük sorumluluklar düşmektedir. Ülke bizim ve başka ülkemiz yok diyoruz. Ne diyorlar: İnsanı ve doğayı yaşat’ki yaşayasın…
Ülke genelinde; bilinçli çıkarılan veya kendiliğinden çıkan yangın ve afet bölgelerinde, gerçekten insani duygular içerisinde yardım elini mağdur olanlara uzatabiliyormuyuz? Önemli olan budur. Çaresizlik içerisinde kıvranan doğada yaşayan canlılara ve mağdur olan insanlara yardım elini uzatarak bir şeyler yapabilmek veya bunun çabası içerisinde olabilmek, gerçekten insani bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımı gösterenlere ne mutlu…
Depremler, Orman yangınları ve sel felaketleri acıları sorunları bağrında taşıyan İnsanlık dramının taa kendisidir. Önemli olan bir insan olarak bu afet ve felaketlere karşı, gerçekten bir daha bunların yaşanmaması için bir şeyler yapabiliyormuyuz? Önemli olan budur.
Felaket anını ancak yaşayanlar bilir. 1998 yılında biz Adana depremini yaşadık. Hala gözlerimin önünde, PTT Evleri mahallesinde o günün şartlarında bir market işletmeciliği yapıyordum.İki büyük depremi ayakta yaşadım. Kadın çocuk ve insanların korku içerisinde bağrışmasını koşuştururmasını, asvalt yolun inilti içerisinde gel git olayı göstermesi ve o anki tavrımı, çok iyi hatırlıyor ve hala belleğimde yaşıyorum.
İşte o an insanlara yönelik haykırışım şu şekilde olmuştu; Olduğunuz yerde kalın, korkmayın heyecan, panik yapmayın gibi uyarılarım esnasında, 11 yaşındaki kızımın korkudan bana doğru ağlayarak koşuştuğu anı hiç bir zaman unutamam. Market içerisinde’ki eşyalar yerle bir olmuştu.Mal mülk hiç umurumda değildi. Ancak kızımın yaşadığı o korku ve dram unutulur gibi değildir. Komşularla beraber bir hafta boyunca hiç ev içerisine girilmeden sokakta kalınmıştı.
Daha sonrası 1999 Marmara depremi ile ilgili felaketin haberini Hacı Bektaş’ta 17 Ağustos’ta yaşıyorum. Doğanın seyri değiştirilmeye çalışılırsa olacağı budur.İnsan ve doğanın katili yine İnsan’dır demekten kendimi alamıyorum.
Çıkar rant ve menfaatler uğruna ne yazık’ki doğanın kimyasıyla oynanıyor. Oynanırsa olacağı budur. Sonuç itibarıyla çıkabilen tüm olumsuzluklardan yine insanın kendisi acı çekmektedir. İnsan onuru her şeyden önemlidir. Aşk olsun onu yaşayıp yaşatanlara…
Yapılması gerekenler; burada tüm insanlığa görev düşmektedir. Dünya büyüktür ve herkese yeter. Yeter’ki insan olarak paylaşmayı bilelim…