İtirazım var böyle yaşamaya, itirazım var bu zalim kadere, İtirazım var bu sonsuz keder denilen Feleğin cilvesine, hayatın sillesine, çekilen yaşanılan dertlerin cümlesine itirazım var diyebilecek bir hale gelmiş veya getirilmişse insan, durumlar çok vahim demektir. Bu nasıl bir çile ve yaşam hak ediliyor’ki kişi doğduğu gün itibarıyla alın yazı ve kader denilen hayat çizgisi alnına […]
İtirazım var böyle yaşamaya, itirazım var bu zalim kadere, İtirazım var bu sonsuz keder denilen Feleğin cilvesine, hayatın sillesine, çekilen yaşanılan dertlerin cümlesine itirazım var diyebilecek bir hale gelmiş veya getirilmişse insan, durumlar çok vahim demektir.
Bu nasıl bir çile ve yaşam hak ediliyor’ki kişi doğduğu gün itibarıyla alın yazı ve kader denilen hayat çizgisi alnına yazılabiliyor. Tarifi yapılamayan ve yaşanılan dramatik bir süreç dolu bir yaşamla mutluluğu yakalamak sizce mümkünmüdür? Sorusu; güncelliğini korumaya devam ediyor…
İnsan beşerdir ve hiç kimse dört dörtlük elbette olamaz. İnsan olarak hatalar’da güzellikler’de olabilir. Karşılıklı sevgi saygı insanlık adına büyük önem arz ediyorsa,neden bu kavramlardan uzak kalınır’ki ? Oysa huzur ve mutluluğu tatmada en önemli etken bu olsa gerek.
İnsan en büyük varlıktır. İyi veya kötülüğe sebebiyet veren’de nihayetinde insanın kendisidir. Bakınız bir dizede bir üstadın biri, acı elem keder sevinç ve gözyaşı’nı mısralarla anlatmaya çalışıyor…
Gökyüzünde, bulut olsan/ Rüzgar olup, hep savrulsam/ Yağmur gibi, bir sel olsan/ Yıkamazsın, beni gözüm/ Bir oğlum var, iki kızım/ Tüm varlığım, onlar özüm/ Dünya baki değil amma/ Yıkamazsın beni gözüm/ Uydum sana,sitem ettim/ Yaşadıkca, neler çektim/ O şahıma, sözüm verdim/ Yıkamazsın beni gözüm/ Dizeleri elbette, bir haykırışın, sitemin isyanı olsa gerek…
İnsan dünyada zamansal olarak vardır; zaman, yaşam, hayat, davranışlar, hareketler, devamlılığı, durağanlıkları, dinamizmleri, süreçleri, etkileşimleri ve olayları ifade eder. Hayat yoksa zaman da yoktur. Sevgi yoksa mutlulukta yoktur. Barış yoksa, özgürlükte yoktur. Özgürlüğün olmadığı yerde demokrasiden bahsedilebilirmi? Elbette edilemez…
İnsanı toplumsal varlık içinde yaşayan birey olarak kabul edecek olursak, toplumsal yaşamda insanların birbirlerine karşı olan sevgi saygı hoşgörü ve anlayış biçimi tolumsal yaşamda mutluluğu beraberinde getirir. Aksi hali, hüsran çile mutsuzluk şiddet ve ölümlere sebebiyet verebilecek davaranış bozuklukları ve cinnetleri beraberinde getirir. Oysa hayat yaşamaya değer…
Nefret dili çok kötü bir şeydir. Hakaret, küfür, ayrıştırma tüm kötülüklerin anasıdır. Bu söylem ve uslup hoş bir şey değildir. Bu davranış biçimi ister ailede olsun,ister toplumsal yaşamda olsun isterse siyasette olsun hiç farketmiyor.
Bu tür davranışlar içerisinde bulunmak, hiçbir kişiye aileye ve topluma fayda getirmez. Aile içerisinde sevgi ve hoşgörüden uzak bir yaklaşım sergileniyor ve şiddet dili kullanılıyorsa, ailenin dağılmasına veya facialara sebebiyet verir. Toplumsal yaşamda siyasetçilerin şiddet ve ayrıştırıcı dil kullanması ise ülke yararına değil, toplumsal yaraların açılmasına davetiye çıkarır.
Toplumsal hayatta sosyal ilişkilerin kurulmasında teknolojinin önemi olduğu kadar,zararlarınıda söyleyebiliriz. Teknolojinin nimetlerinden faydalanmak elbette güzel bir şeydir. Ancak teknolojinin esiri olmak toplumsal yaşama zarar veriyor. İnsan olarak klavyenin esiri olmamak gerekir. Toplumsal birliktelik ve birlikte yaşamadan daha güzel ne olabilir’ki, insan olarak gelin bunun tadına varalım. Hakaret ve nefret dilinin asla kullanılmadığı bir yaşam diliyor ve Haftaya tekrar görüşmek dileğiyle hoşça ve dostça kalın.